dediğiniz sisteme private label deniyor. piyasada bildiğin üreticilere gidip kendi adlarına ürün ürettiriyorlar yıllık alım garantileri veriyorlar. bim lerde içtiğiniz karlıtepe maden suyu özkaynak tesislerinde üretilir mesela. kendi üretim tesislerini kurmuyorlar yani. büyük marketler sebze meyvede de o şekilde çalışıyor. çiftçiyle anlaşıyor bütün ürünlerini alıyorlar ama üretimede kalite kontrol anlamında müdahil oluyorlar.

fason marka üreten firmalar var. bir veya birden fazla markaya ürün üretip etiketlerini basıyor. A fabrikasından migros markalı ürünler çıkıyor yani.

büyük firmalar yüksek hacimde üretim yaptıkları için maliyetleri küçük firmalara göre düşük. yani ıslak mendik için migros bir fabrika, peynir için başka bir fabrika kursaydı bunların hacimleri düşük olacağından karlı olmayacaktı. bu yüzden fason üretim yapan firmalara iş yaptırıyorlar. ama her sipariş veren firmanın kalite koşulları var. firma o markayı üretirken bu kalite proseslerini gerçekleştirmesi gerek. tabi ki aynı firmadan çıkan başka markalı ürünlerde bu kalitenin gözetilmesi şart değil. örnek bir çin firması, samsunga pil üretirken ürünler 100% test edilirken LG ye ürettiği pilleri 90% oranda kontrol ediyor olabilir. yani üretici firma ismi ürün güvenirliğinde bir anlam ifade etmiyor. çünkü fason üretici. önemli olan etiketteki isim. kalite standardını o belirliyor.

özet olarak, üretici firmaya değil ürün üzerindeki markaya güveniyorsan alabilirsin.

paketleme farki, o kadar. normal kendi markalarini ureten yerlere gidiyosun bana da yap hocu uzerine benim logoyu bas sekilli olsun diyorsun. siparis miktarina gore fiyatta guzellikler yapiliyor. sonra raflara.

Migros marka ton balığını Dardanel üretiyor, diğerleri de benzer şekillerde üretiliyor.

Etiketlerde yazar , bilmemne A.S adina X tarafindan uretilmistir.

taseron degil fason o.

taseron baska bi olay.

Çok lezzetli. Labneyi hafifletmek için çok az yoğurt ve dereotu ile karıştırabilirsiniz. Altına etimek yerine varsa Wasa kullanabilirsiniz bir de.

Cok guzel. Benim de canim cekti :)
Afiyet olsun

labne + somon füme + karabiber + limon suyu

Akar. Afiyet olsun.

Agzimin suyu akti diyorum.

Kutahyada frig vadisini gezebilirsiniz, eskisehir-kutahya yolunda.
Hashasli corek alip yiyebilirsiniz. (OLSA DA YESEM NEREDEN AKLIMA GELDI OF)
Kaplica var, yoncali ve ilica.
Aizonai var. super bir antik kent.

Sehitlik vb var.

Ankaradan uzak degil. illa gerekiyorsa gidilir yani, bu kadar gozde buyutecek bir sey degil. Hem yeni bir yer gormus olursunuz.

Buyukelcilik oyle dediyse olur, niye olmasin.

Ama yazili belge iste.

Bazi ulkelerin kurali su sekilde, "o ulkeye vize ile gelmen lazimsa, ulkenden oturma iznine basvuruyorsun"

Ama yesil pasaport vize ile gelmek zorunda dehil, oradan basvurabilirsin.
Dedigim gibi, hirvatistanin kuralina bagli. Buyukelcilik dediyse biz ustune ne diyebiliriz ki??

ajanda kullanıyorum. sadece gelecek planlarımla ilgili değil o gün yaptığım, aklımda kalması gereken şeyleri de yazıyorum.

Tutmam gereken bir defter var öyle ama henüz elim gitmedi nedense. Mecbur tutacağım.

tuttuğum değil de, konuştuğum bir defterim var.

aklıma ne gelirse yazıyorum. üzülünce, sevinince. bazen başlarını okuyorum. şimdiye kadar hiç 'boşuna üzülmüş boolum' diyemedim ama bakalım, sırf onu diyebilmek için yazıyorum. gelecekte bir gün bakıp da gerçekten boşuna üzülmüşüm, bak her şey ne güzel oldu deyip gülebilmek için yazıyorum.

yapmayı çok istiyorum ama maalesef yapamıyorum. keşke yapabilsem

Evet doğum günü hediyesi için tutuyorum yılbaşından beri. 10 Haziran'a kadar her günümüze dair bir şeyler yazıp vericem hadi bakalım :D

Tutuyorum evet. Pek düzenli sayılmaz gerçi; kafama estikçe, bunaldıkça. Günlük gibi de değil tam olarak, bazı konulardaki fikir ve hissiyatlarımı yazıyorum. Bazen hoşuma giden kitaplardan parçalar yazıyorum.
İnsan yalnız olunca içini böyle şeylere akıtıyor.

Elbette, yanımda bir tane cep boyu moleskine var (üstten kapaklı olanlardan) bir de a4 boyutunda rhodia defter var.
Onun dışında kağıtlarım var ve bir kalemlik dolusu dolmakalemle dolaşıyorum.

Günlük tarzında içten gelerek geçmişte tutmuştum, kendim için de, birine hediye olarak da. Ara sıra da yazıp cizdigim defterlerim var. çalışırken günü planlama tarzında ajanda şeklinde tutuyordum en son. Sabahtan iş listesi yapip elimin altinda tutuyor gerekli notları alıyor gunun sonunda da üzerini çizerek çalışıyordum. Bunu ofiste bulunduruyor, çantamda da ayrı bir defter taşıyordum. Genel olarak defter tutmayı severim.

tutuyorum. ne varsa yazarim. program vs. biraz gunluk gibi oluyor.

Tuttuğum tek defter 50'li irsaliyeli fatura defteri

@tcnserap fotografi paylastiginiz icin tesekkur ederim, yaziniz cok guzelmis

Yaptığım işler süreli o yüzden ajandasız yaşayamam.
Üniversiteye kadar ara ara günlük tuttum, arada açar gülerim.

Ajanda ve not defteri olur çantamda hep. Ajandayı hatırlatma için kullanıyorum normalde ama bazen gününü unutmayacağım tiyatro, sinema, arkadaşlarla toplaşma gibi etkinlikleri de yazıyorum. Arada açıp karıştırmak eğlenceli oluyor. Not defterine de alışveriş listesinden, okuduğum kitaptan aldığım notlara kadar her şeyi yazarım. Bir de benim anılık dediğim, günlük gibi ama her gün yazmadığım, dişe dokunur olayları yazdığım bir defterim var ama yanımda taşımıyorum bunu.

Ajanda ve not defteri kullaniyorum.

Moleskine'den leuchtturm a gectim hatta. Formati hosuma gitti baya.

Not defterine gordugum degisik ayrintilari, degisik seyleri yaziyorum. Ya da o an bi dusunce/fikir varsa. Kitaptan alinti yapacaksam, ya da X filmi gelmis, seanslara bak vb.

Ajandaya da "sunu ara"
"Saat 10 hocayla gorusme"

"Is"
"X sinavi" vb seyler

Çok unutkan olduğum için her şeyi not almam gerekiyor. Günlük hatırlatmalar için ajanda, diğerleri için not defteri kullanırım.

aklıma gelen fikirleri, unutmak istemediğim, ilham kaynağı olan şeyleri filan yazıyorum. defter yerine geri dönüşüm olsun diye kağıt kullanıyorum ama. na böyle: i.hizliresim.com

yok ya. duyuruya yazıyorum ben genelde. yazmayı ÇOK seviyorum, zaten bariz sanırım yeterince. sorun şu ki, kimse okumayacaksa yazmak hoşuma gitmiyor. bilinen bi yazar olsam, "nasılsa okuyacaklar!" diye oturup sonradan kitaba dönüştürülebilecek bi şey yazabilirdim elbette ama şu an o da yok. o yüzden duyuruda yazıyorum, hoşlandığım, tapılası bulduğum kız varsa ona yazıyorum falan o kadar. günlük tutmuyorum. tutsam çok güzel olur aslında. bence çok güzel şeyler çıkar ondan. pezo sartre yazınca varoluşçu oluyo, ben niye yazamayayım. ama olmuyo işte. word dosyası açıp da kimsenin okumayacağı bi şey yazmak istemiyorum. yazamıyorum. elim gitmiyor. duyuruda yazmak, duyurudan birine mesaj atmak, bi arkadaşıma "tuğla" göndermek daha cazip geliyor. sanırım bu yüzden çok fazla "tanıdığım" var ama neredeyse hiç arkadaşım yok. millet okuyo. ilgi duyuyolar yazdığım şeylere. manyağım çünkü. garip yazıyorum. "ne diyo la bu amk delisi" diyolar, okuyolar. ama okuduktan sonra gidiyolar çünkü insanlara verebileceğim başka hiçbi şey yok. kitap gibi işte, okuduktan sonra atıyolar, gödlerine mi sokcaklar, onlar da haklı sonuçta, sizin işiniz de zor be abi.

benim zamanında "ait" olduğum bi kadın vardı. ona yazdıklarım 120 sayfadan fazla tutuyordu. times new roman, font büyüklüğü 12. hepsini sildim ama. onu hatırlatmasını istemedim. şimdi it gibi pişmanım. onları yayınlasam sabah akşam pipo tüttürürdüm, kafadan kontak karıların favori yazarı olurdum, top sakal bırakıp nü fotoğraf sergilerinde fink atardım, hey gidi. insan bi şarkı veya sokakta gördüğü bi kadın hakkında 7 sayfa yazar mı? ben yazardım. ona yazardım. başkasına değil. sadece o olduğu için. okuduğunu da bilirdim. 6 ay boyunca hiç yazmazdı bana. insan, kim olursa olsun, 6 ay yazmadan durabilir mi ulan? sevgilin değil, ayrıldığın, kanlı bıçaklı olduğun biri değil... o bana yazmazdı ama adım kadar eminim ki yazdıklarımı bir değil, iki değil on kez okurdu. ama yazmazdı işte, bir şey demezdi. benim de bununla bi problemim yoktu aslında. iyiydim öyle. yazmaması daha iyiydi aslında. yazsa kafayı yerdim çünkü, 35 sayfa yazmaya kalkar ve yorulurdum. artık yazmıyorum. size yazıyorum işte kjdsfksl. imla hataları için kusura bakmayınız, gafam çok affedersiniz kuşşak gibi :/

günlük olarak değil de, mesela kitap okuduğumda, müzik dinlediğimde beni etkileyen, sevdiğim alıntıları yazıyorum. mesela başka şeyler okuyorum internette ve "buna daha sonra bak, unutma!", "bu kavram işine yarayabilir." minvalinde, ilgimi çeken ifadeleri veya kavramları not alıyorum. öncesinden herhangi bir kağıda yazardım ama arkadaşım doğum günümde hediye defter alınca oraya yazmaya başladım.
ikisinden de örnek:

i.hizliresim.com
i.hizliresim.com

bir sürü defterim var. bazılarını kendim yapıyorum. sınıflandırmaya çalışsam da başaramadım.

i.hizliresim.com

bu keçe kaplı, kız arkadaşım yaptı içindeki değiştirilebilir olsa da dışarıya çıkarmaya kıyamıyorum.

i.hizliresim.com

bu cep için.

i.hizliresim.com

bu da random bilgiler, anılarla dolu.


hastasıyım hepsinin.

i.hizliresim.com

yazı çizi karalama hepsi bir arada, önceki sayfalar çeşitli notlar

Doğru duymuşsunuz, 2 senede çok büyük değişiklik gösterdi bu uygulamalar. Örneğin iki sene önce Malmö(isveç)-Kopenhag(Danimarka) arasında normal banliyo trenine biner gibi binip git gel yapıyordunuz, 100 kere binmiş olabilirim bu trene ve hiç bir kontrol olmadı. Bu yaz aynı güzergahı başka bir tren rayına taşıyıp o hattın girişine pasaport kontrol bölümü koydular, Danimarka çıkışında bir kez polis kontrolü oluyor, İsveç sınırından geçildikten sonra trene polis girip tek tek pasaportlara bakıp neden geldiniz ne kadar kalıcaksınız gibi sorular soruyor. Gerekli evraklarınız varsa hiç bir sorun yaşamıyorsunuz ama 20 dakikalık tren yolculuğu trenin kalabalıklığına göre 1 saate kadar çıkıyor ve tatsız bir his öyle sorguya çekilmek tabii. İyi yolculuklar, bol şans!

Trende calisan biri olarak hemen cevap veriyim :D

Bu aralar bolca avusturya-italya,
Italya-almanya, italya-avusturya, almanya-avusturya yaptim.

Sonuc: italya - avusturya arasinda hep kontrol vardi, (4 sene once de) simdi yine var. ama trende gecikmeye vb sebep olmuyor bu. Sinirda polisler biniyor, treni geziyorlar. O arada tren sinirda normal sekilde bekliyor (bekleme sebebi avusturya italya arasindaki elektrik farki. Bunun ayarlanmasi lazim) birkac durak sonra polisler iniyor.

Almanya - avusturya arasi da ayni sekilde. Ama mesela daha 4-5 gun once salzburgda polis bizim trende birini buldu, onu kovaladi/aradi derken 15 dk gecikmeli kalktik.

Genel olarak polis kontrolu beklenmiyor, polis supheli gordugune soruyor ya da yakaliyor. (Tam italyaya girecekken bir multeci yakaladilar mesela, trene binmeye calisirken)

Ne okumak istiyorsa ona gore istenilen puanlara baksin, eksik/zayif noktalarini buna gore gelistirsin.

Aslında Dil ile ilgili bir bölüm ister ama hem Dil ile olup hem de geçerli bir Bölüm olması adına sordum.
(Mesela Pazarlama/Ingilizce diyelim)

Kimin sinavi?
Yobaz goruse gore hazirlanmis sinavdan kalirdim mesela.

Sınava, kişilerin yerine girecek adam bulurduk.
Hatta bunun için ofisler açar reklamlar verirdik.
Garantili evlilik ehliyeti alınır derdik.

herkesin partnerinden beklentisi farklı ki. nasıl bir sınav yapacaksın? ne öğretecek ne soracaksın?

belki adam çocuk istemiyor, belki zengin, geçim derdi yok, belki evde görev dağılımı olacak, adam çocuk bakacak kadın çalışacak...

Bütün dünya buna inansa
bir inansa hayat bayram olsa.

bence iq testi yapsınlar belli bi seviyenin altını kısırlaştırsınlar

Evlilik için değil de çocuk için olabilirdi.
Tabii kurumun şu an içinde bulunduğumuz sisteme göre olmadığını düzgün bir kurum olduğunu varsayarak hayal kuruyorum.
Evlenen ve çocuk sahibi olmak isteyen bireyler bir yere başvurup, çocuk eğitimiyle, yetiştirilmesiyle ilgili eğitimler alıp, psikolojik olarak bazı sınavlara tabi tutularak bir belge sahibi olabilir ve sadece bu belgeye sahip olanlar çocuk doğurabilirdi.
Böylece etrafımızdaki ruh hastası, manyak, saygısız, sevgisiz insanlar azalırdı.
Zaman içinde de insan kalitemiz artar, düzgün bir ülkeye uyanırdık.

Bu senaryonun sonu edebiyatta hep distopyaya bağlanıyor. Başta çok iyi fikir gibi gözükse de (mesela bence benim görüşüme uymayan evlilikler hemen sonlanmalı) olmuyor öyle. :)

Hızlı tren

Tren +1

Uçaktan bile daha konforlu

Otobüs firması ALSA. İyi mi kotu mu bilmiyorum. Ben de ilk kez sali gunu kullanicam. Sadece otobus firmasi ismi vermek istedim.

Ispanya ici ucuslar inanilmaz yaygin ve cok ucuz. Ryanair ve vueling e bakabilirsin.

Yoksa renfe.

ALSA da iyidir bu arada. 1-2 kez seyahat ettim gerçi ama rahattır yani, bir yamuğu yok. Bir tren yolculuğu değil yine de

O bahsettiginiz sey retainer. Duzenli kontrole gidilmediginde ve splintte deformasyon oldugunda dislerde bozulma olur evet. Duzelmesi ici tekrardan ortodontik tedavi gormeniz gerekebilir, tel mi yoksa plakla mi tedavi edilir ona gore ortodontist yonlendirecektir.

kuzenim, tum ortaokul+lise boyunca ortodonti tedavisi gördü, baya bozuktu dişleri, 1 sene içinde tam olarak 1 dişi tamamen geriye gitti. çocuğun 20lik dişlerini çekmedikleri için en fazla yarım sene düzgün şekilde kaldı dişleri. şuan 20likleri çekiliyor tekrar tel takılacak ve o sureç en baştan başlicak.

ps: bizimki damaklıgını çok az kullanmış onunda etkisi varmış ama asıl problem 20liklerinin ittirmesiymiş

@neferkitty, o zaman yirmiliklerden önce tekrar bir ortodontiste gitmem gerek sanırım. Ben yirmilikler sıkıştırdığı için bozulma oluyor sanmıştım.
Ama sormak istediğim bir şey var. Benim ortodontistimin de retainer takması gerekmez miydi? Yani o zaman bunu kullanmış olsam şimdiki halinden farklı olur muydu?

Benim dislerime de tedaviden sonra o arkadaki sabit tellerden takıldı. En ufak bir bozulma olmadı yıllardır. Çok memnunum. Ama sabitleyici takılmayan tanıdıklarımdan buyuk cogunlugunda mutlaka bir bozulma oldu. Hatta bir tanesi yeniden ortodontik tedaviye baslamak durumunda kaldı.

sadece başlığı okuyarak cevap vericem. evet çünkü verdiği plastikleri düzenli takmadım.

Ben de 2-2,5 sene ortodonti tedavisi gordum, lise zamanlarimda. Ust dislerimden iki tane dis cekilmisti. Su an ust taraftaki 20liklerim cikti ve bozulma olmadi cok benim gordugum. Alt dislerimde ise ondeki 6 disimin arkasina o tellerden takmisti. Fakat 20likler yuzunden tel bile kaydi gitti. Bir disim yan donmus ve arkaya kaymis durumda. Bazilarinin da arasi acik. Yani denem o ki, 20liklerin etkisini tel bile degistiremedi

2-3 yil ortodontik tedavi gordum. Sadece damaklik vermisti. Kullandim. Bozulma olmadi bence ama söyle bisi var, o ilk damakligi takarken canim yaniyor. Demek ki degismis :D

Iki ön disim üstüsteydi benim, köpek disleri carpikti filan. Yirmiliklerim sikinti cikarmadi, tek 20lik cekildi, o da apse yaptigi icin. Biri yamuk duruyo ama sikistirmiyormus, annem cekmeme gerek yok dedi.

orta2 - lise -2 arasında kullandım. son bir yıla yakın da damaklı kullandım. damaklının sebebi de dişlerin hemen eski haline gelmemsini önlemektir.

eski haline gelir mi sorusuna cevabım da hayır gelmez. bende de oldu bir miktar bozulma ama öyle eskiye dönme gibi bir durum yok. bu şuna benziyor. katlı bir sayfayı açtığında ortada iz olur. ancak belli zaman sonra kaybolmaya yüz tutar ama yine de o iz ordadır..

Evet oldu.

Lisede 3 yıl boyunca tel tedavisi gördüm. Teller çıkınca damaklığı bir süre taktım sonra takmayı bıraktım derken 20'lik dişler geldi ve benim alt çenemde yeniden bozukluk oluştu. Bu yüzden 28 yaşında yeniden tel taktırdım.

eskisi gibi olmadı ama bozulma oldu özellikle alt dişlerimde.

hayır olmadı. düzenli olarak damaklık denilen şeyi takıyorum. diş zaten bir süre sonra eski yerine dönen bir meret. çok sıkı takip etmek gerek. damaklığı arada akşam yatarken taksan bile faydası olur.

özür dilemeyi zul sayanlar kusura bakma diyor işte. yarım ağızla özür dilemek gibi geliyor bana.

Kusura bakma yi hafif kusurlarda kullaniyorum.
Ozur dileme ciddi seylerde.

Özür dilenmez aslında, özür beyan edilir/belirtilir. Çünkü adı üstünde, bir "özür"lülük hali varmış ki bu sebeple vaziyet istenenden farklı olmuş. Yani özür dilemek aslında kusura bakma ile aynı şey. Bizim özür dilemekle kastettiğimiz şey esasında af dilemek.

Kişisel görüşüm;

Özür dilerim : ben hatalıyım ve hatamın farkında olarak özür diliyorum.
Kusura bakma : suç bende gibi ama sen de biraz gereksiz alındın sanki. hadi göstermelik bir özür dileyeyim.

düşününce; ben tanımadığım birini itelerken özür diliyorum. arkadaşımdan bi hatam için af dileyeceksem "kusura bakma ne olur" diyorum.
genellemeye ters davranıyorum anlaşılan.

@cekilmisgayfe +1

özür dileme daha duygusal daha içten geliyor. kusura bakma daha küçük hatalar için gibi sanki. bunlar hep bence. :D

kusura bakma bana hafif bir "hay allah yahu, böyle olmasaydı" havası veriyor.
istemeden yapılmış, ufak şeyler için kullanılması daha uygun gibi.
ben de öyle kullanıyorum.

özür dilemek, özür dilemektir.
yani bazen bilerek ya da mecbur kalarak bir şey yapıp, sonuçları için özür dileyebilirsiniz.
ya da bir şey yapıp, sonradan pişman olabilirsiniz.
bir sürü tarzı olabilir.

ama özür dilemek daha içten, ciddi ve derin kesinlikle.

Kusur bakma küçük tuvalet, özür dilerim büyük tuvalet gibidir. Örnek biraz şey oldu kusura bakma ama anlaşılmıştır.

Gamla stan i gez.

Tripadvisor stockholm 3 day itinerary yazarsan direkt cikar. Pek isimleri hatirlayamiyorum.

harita edinip sokaklarında gez gezebildiğin kadar, şehir çünkü çok güzel.

Deutschebahn?

tren istemezseniz daha uygun fiyata otobüs kullanabilirsiniz. gerçekten çok daha uygun fiyatlar ve wlan var. www.flixbus.de

tren için de db.de bakacaksınız. hızlı seyahat için ice daha yavaş ve ucuz alternatif için re trenler.

nrw haricinde nasıl bilmiyorum ama 2 saatlik bitler veya 24 saat ice hariç tren, otobüs, metro gibi tüm taşıtları destekleyen biletler alabilirsiniz.

Biz oldenburg Berlin arasında flixbus kullanmıştık.kısa zaman diliminde trenler ne yazık ki oldukça pahalıya denk geliyor.

Bahn.de tren sitesi.

Ama pahali olur. Flixbus ya da blablacar oneririm.

eksisozluk.com

Ben de ev yaptiriyorum bu aralar.

Giris ne yazik ki kalebodur/fayans olacak. Grili/bejli bir sey sectim 30*60 formatinda.

Banyoda ikea'nin godmorgon/odensvik lavabo setini alicam, findik agaci renginde. Dolap da godmorgon un findik rengi olan. Yerlere 60*60 retro desenli fayans yaptiricam, duvarlarsa 30*60, bej/krem arasi bir renk.

Mutfaga toprak tonlarinda fayans sectim, 60*60 ve uzerinde retro desenler var yine. Mutfak dolaplarinin rengi mat kum rengi, tezgahi ise cam agaci gorunumlu sectim hareket katsinn diye. Tum elektronik esyalar aeg. Bir tek cok guclu aspirator gerektigi icin bana (pencere yok mutfagimda) onu siemens aldim.
Ustteki Mutfak dolaplarim katlanarak acilacak, oyle istedim. Altta genel olarak cekmece kullandim (normal dolaptan daha mantikli) kose kismi donerli filan.

Niye tahta parke degil de laminat :/
Laminatlar gercek parkenin verdigi o sicak havayi vermiyor bence. Ben mese agaci parkesi aldim, gemi tabani seklinde degil de rustik/country home gibi bi ismi var. 3,4 mm kalinliginda ustu, toplamda da 14 mm. Baya kaliteli.
Ust kismi en az 2,5 mm olsun tahta parke yaptiracaksan.
Onun disinda altina izolasyonu filan onemli, ayak sesi gecmesin diye kopuk gibi bisiler seriliyor, onlari unutmayin sakin. (Hem laminatta hem de gercek parkede)

Once boyayi yaptirip yerleri en son yaptirin bu arada.

Salon icin enzahome a bakabilirsin, ben begenmistim baya. Ama bulundugum ulkeye gelmesi uzun sureceginden vazgectim sonra :D

Ben pastel tonlar uzerinde durdum ama arada "patlattim"
Yani pastel sutlu kahvemsi/bejimsi L koltuk, ama yanina cok iddiali bi ayakli lamba vb gibi. Ya da yemek masasina modern sandalye gibi.

Yatak odami yeni almadim eski seylerimi getiricem.
Tek duvarini yesil yapmayi dusunuyorum. Koyu yesil. Karar vermedim. Zaten daha evin kabasi bitti daha (elektrik tesisatina kadar degistiriyorum)

Misafir odasini da eldeki esyalarla dosemek zorundayim (evdeki eski kiracidan kalma) onlar da full tahta rengi bir takim, pek sevmem ama oyle olacak artik. Yatak ortusuyle hareketlendirmeyi dusunuyorum. Yastik vb ile de.


Duvarlari acik grimsi/bejimsi yapabilirim. Gul kurusu tonuna mi calsin yoksa daha toprak tonlarinda mi olsun henuz karar veremedim. 1 gun icinde karar vermem lazim ama :D

bol bol pinteresti kurcalayın :)
tr.pinterest.com

tamamen kişisel zevk meselesi bu.o yüzden kale'nin şu seramiği güzel,vitra'nın busu diye örnek vermek anlamsız.

Fakat benim düşüncem,mobilya seçerken bir yerden alınan takım takım setler çok kötü duruyor,kişiliksiz ve kullanıcıdan bağımsız gibi oluyor.o yüzden her ne kadar zor olsa da bence karıştırmayı deneyin.
Bunu yaparken de sonuç sirk yerine dönmesin diye ürünleri yan yana getirin,yani almayı planladığınız ürünlerin görsellerini çıktı alın örneğin.Yan yana koyun,gözünüzde daha kolay canlanır.ben söyle bir sey hazırlamıştım kendi evimi düzenlemeye çalışırken.

s28.postimg.org


En son annemin evini yaptık.

Genel olarak mobilyaları ikea'dan aldık,(bizim evin her yeri kırılıp yeniden yapıldı neredeyse,o aşamada bıraktırdığım ölçüler hep net ölçülerdi,2m- 3m gibi,o yüzden gardrop alırken örneğin sağda solda boşluk kalmadan oraya yerleşti direkt,böylece mobilyacıya dolap yaptırmak durumunda kalmadık.Kırım döküm olacaksa alacagınız mobilyalara göre düşünüp ölçülendirme yapın. )

koltukları Tepe home'dan.
Banyo mobilyaları kale, seramikleri seramiksan'dan seçtik.
Armatür,duş sistemleri vs. vitra.
Duvarları da çok açık gri yaptık.
www.color-hex.com

Ben duvarları komple karizmatik krem diye bir renk vardı, ondan yaptırdım. İlk başta çok beyaz olur diye korktum ama pek güzel oldu.

Mutfak dolaplarım kahverengi, beyaz eşyalar gri biraz tuhaf durduğu için hepsini beyaz aldık. Beyazli kahveli bir masa takımı, beyaz perde bir de mavili, kahveli bir halim var. Halim çok karışık desenli olduğu için perdeyi de masayı da düz renk aldım. Sandalye minderlerini de mavi yaptırdım. Daha gelmedi masa takımı, umarım güzeldir. Kahve makinesinin olduğu köşeye de birkaç minik pano astim, bence güzel oldu. Duvarları çok doldurmak hoş olmuyor ama bombosken de ev gibi gelmiyor.

Salonda koltuk takımı tay tüyü rengi 3lu ve 2li koltuk, hardal sarısı iki berjerim var. Yemek masası cevız, sandalyeleri krem. Halılar düz ve krem. Televizyon ünitesi ceviz ve krem (bu arada krem dediğim beyaza kaçan kremlerden, sandalye vs de oyle). Salon biraz geniş olduğu için mecburen orta sehpa da koyduk. o da ceviz ve krem karışımı. Şimdi bir okuma köşesi yapıyorum; bejli kremli sallanan sandalye,düz bir aplik,3 tane ceviz rengi kitap rafı ve beyaz pelus hali sipariş ettim. Henüz gelmediler. Bir köşeye de pikap için masa aradım ama bulamayınca yaptırmaya karar verdim. Henüz ne yaptıracağımı tam bilmiyorum. Muhtemelen onun ustunu de minik panolarla suslerim. Perdeler de düz perde ve bej/krem fon şeklinde. Tabiı bunlar dışında yerden aydınlatma vs de var. Böyle anlatınca çok kalabalık gelmiştir ama salon 50 m2; şu anda okuma köşesi ve pikap köşesi yok, bomboş duruyor. Daha retro tarzı bir salon oldu bizimki. Bir de beyaz ve krem ağırlıklı olduğu için daha ferah durdu.

Yatak odası komple beyaz. Mavi küçük bir hali aldım, mavi yatak örtüsü, mavili beyazlı da perde. Maviler çok uçuk mavi. Yatak başını da farklı bir renk boyatacaktim aslında ama eşyalar o kadar geç geldi ki tüm motivasyonum gitti. Belki siz yaptırabilirsiniz.


Bunlar dışında iki odamız daha var. Onlar da giyinme çalışma odası tarzı oldu.

Yerleri vs yaptirmadik biz, yeni yapılmıştı zaten. Halilarda da salondaki hali hariç tuysüz ve antialerjik halilar tercih ettim.


Daha diğer odaları ve banyoları da anlatirim da bence yeterli :)

Ben de devam ediyim madem, hali olarak hic boya kullanilmamis, el yapimi yun hali tercih ettim. Grili-bejli-kahverengili-beyazli (koyunlar ne renk oluyosa artik :D)

Duvari yesile boyatmak yerine duvar stickerlarindan filan mi yapistirsam diye dusunuyorum. Bugun ustamla konusucam bakalim, o ne dicek :D yatak odamda dolap olmayacak, sadece 2 komidin. Bir de masa (makyaj masasi/yazi masasi, her neyse.) yatak basina 2 tane lamba yaptiricam :) yatagi cama karsi koyacagim, uyandigimda direkt manzarama dogru kalkmak istiyorum cunku. Yatagim ilginc bi sekilde siyah (eski evimde oyle oluyordu) ama guzel bir kontrast olusturacagini dusunuyorum. Ikeanin malm serisinden bazali olan. Komidinlerim de brimnes. Kucugu ve 4 cekmecelisi. Masa ve taburemi burada bir yerden aldim.

Bu arada salona murdum rengi guneslik aldim, yatak odama da koyu yesil.

Yine salona L koltugu aldigim yerden degil de baska bir yerden akasya agacindan (masif hem de!) tv sehpasi, kitaplik ve normal sehpa aldim (tv koltuk arasi 4 metre cunku. Cok bosluk olacakti)
Koyu akasya ve hepsine ama beyaz detaylar var.

Yemek masasi sandalyelerim siyah olacak, parkem dogal oldugu icin agacin kendi siyahliklari vb var guzel olur. Bu durumda kornisim de siyah olacak, en ucuzu ikeada siyah olani cunku. Gerci gri de alabilirim (krom) cok asiri kararsizim o konuda.

Kiyafet dolabi olarak evin eski sahibinden kalan dolabi kullanacagim. Tam retro ve dev gibi (bir de dolap almaya param kalmadi artik!!!) giyinme odamsi bir kisimda duruyor o.

Acayip takip var arkadaşlar msjlar sel gibi geliyor.

Ptt?

7 sene evvel çok yüksek bir para bayılarak bir spor deri ceket aldım.Ne zaman niyetlensem hava ya deri ceket için soğuk oluyor yada deri ceket giyersem terlerim diyorum.Toplamda 4-5 defa ancak giymişimdir.

İlkbahar ve sonbaharda giyilir. Özellikle Nisan - eylul - ekim aylarında. Ne soğuk olacak ne de sıcak, yağış olmayacak. Mümkünse kot,
Yakası Cok hafif açık düz bir beyaz T-Shirtle falan şahane olur.

serin ve yağışsız havalarda giyilir.
yağmura maruz kalırsa boya kusar, kötü olur. montun içindeki t-shirt ün rengi deri ceketin astıranı çıkar filan.

Ben kesinlikle yagmur camursuz, hava 5-6 dereceye dusene kadar giyiyorum.

Onun disinda eger deri ceketiniz kaliteliyse (gercek deri + pamuk astar) terletmez de zaten pek. (30 derecede terletir tabi!)
Ben cok pratik buluyorum, uni, sokak, bar, spora giderken, spordan gelirken vb.

sert olanlar güzel görünüyor ama çabuk yıpranıyor ve kırılıyor. Hele uçağa binecekseniz kesin kırılıyor. ccs marka bakabilirsiniz.

kırılmaz denen o hard shell/case bavullardan iyi bir markayı bir tanıdık üretiyor.

güzeller, kullanışlılar, normalde oldukça da sağlamlar ama ben güvenip binmem. normalde klasik bavul zarar görse yırtılsa kullanabilirsin ama bu bavullar kırıldı mı bitti gitti. şöyle söyleyeyim aslında, zevk alacağım bir yolculuğa bunla çıkıp potansiyel olarak kendime zehir etmem geziyi.

buna güvenip yola çıkılmaz.

It luggage bulursan al derim.

Yilda kac kez kullaniyorum sayamam yani :)

tchiboda bazen indirim oluyor oraya da bakabilirsiniz.

Newfeel 60 lt bavul diye aratın, kumaş, hem sırt çantası hem de tekerlekli olarak kullanılabiliyor.

ben sundan 2 tane aldim gecen gun: www.hepsiburada.com

altta tanitim videosu da var.
4 tekerlekli olmasini tavsiye ederim.

birinin fermuarinda kucuk bir sikinti vardi, hemen degistirdiler. firma olarak baya bi ilgililer.

Newfeel kumaş olan bavullarınhem hafif hem rahat bence

Maçka Parkı.

Moda sokakları, emirgan sahil ve burgazada.

beşiktaştan nişantaşına çıkarkan taş yolda yürümek, sağda itüyü selamlayıp eserse maçkaya dalmak falan, kadıköyün her sokağı, moda, fenerbahçe-kalamış.

galata kulesi.

En sevdiğim yanı benim gözümde ulaşılamaz olması ve orada yaşamıyor olmam.
Yer olarak da üsküdar tarafını biliyorum biraz oralar hoşuma gidiyor.

sultanahmet, gülhane. (anısı çok fazla)
boğaz hattı.

Beylerbeyi, Moda, Yeniköy adalar da dahilse Heybeli
Manda Batmaz-Taksim
Yeniköy kahvesi
Beylerbeyi köy kahvesi
Sokak simidi

çocukluğumun geçtiği sokaklar, caddeler. ilkokul ve lisemin olduğu bölgeler.

onun dışında çok sevdiğim bir yeri yok. anılar benim için istanbul sadece, başka şevilecek bir tarafı olduğunu da düşünmüyorum.

Dilenci vapuru
Abdi ipekçi spor salonu

Vapur ve vapura binmek. Ama su yeni igrenc vapurlar degil :)

Onun disinda fenerbahce, kadikoy, caddebostan. Buralarda buyudum, yasadim. Hala istanbulda en cok buralardayim.

Çengelköy ve kuzguncuk tarafları diğer her yerden nefret ediyorum. Modadan yeldeğirmeninden taksimden karaköyden tiksiniyorum. İnsanların kafalarına basa basa yürümek istiyorum öyle bir nefret

Sadece tanıdık ve alışılmış olması, dünyada en iyi bildiğim yerlerin burada olması. Ama hiçbiseyini sevmiyorum. İnsanları da. (sadece çocukluğumu geçirdiğim mahalleye sempatim var anılardan ötürü)

ataturk havalimani!

saka bi yana cocuklugum levent+tarabya tarafinda gecti. oralari severdim cok ama simdi ne durumda hic bi fikrim yok.

Beni huzurlu hissettiren yerler prens adalarından herhangi birinin herhangi ıssız bir noktası; deniz kokusu eşliğinde upuzun maviye bakarken güneşten koruyan bir iğne yapraklı ağaç gölgesi yetiyor.

caddebostan sahil.
moda sokaklarının sessizliği.
tarihi yarımada

Vapura binmek
Vapur iskelerinin kenarlarındaki banklarda oturup simit yemek.
Kadiköy sokakları ve Moda
Bebek parkı, sokakları
Sahil hattında seyahat etmek.
Maçka parkı +1
Akaretler yokuşu

vapurlar,.yıllardır inanılmaz keyif alırım.

her yeri ve her şeyi. doğma büyüme istanbullu olduğumdan başka bir şehirde yaşamaya başlandığın vakit herşeyiyle özlüyor insan istanbulu.

kaosu seviyorum. istanbul bunun için paha biçilemez bir şehir. yer olarak ise çocuklugumun geçtiği kasımpaşayı genel olarak severim.

tarabya tarafları. hem güzel hem sakin.

aslında çoğu yerini seviyorum, kıyı kesimini daha çok. ama en çok kadıköyü seviyorum sanırım, moda sahili, sokakları, caddebostan.
beşiktaş dolmabahçe arası o ağaçlıklı yol da çok güzel.
istanbulun tüm o kaosu, fırsatları, her şeyin burda olmasını seviyorum, insana kendin hem güçlü hem de güçsüz hissettiriyo.

rumeli hisarı civarını

vapur
vapurda simit yemek
kadıköy
laleliden eminönü' ne geze geze yürümek ( eminim şimdi bok gibidir, olsun)

Büyükçekmece Sahili ve Albatros
Adalar
Maçka Parkı ve Akaretler

Sevdiğim tek yanı herşeye kolay ulaşılması.

Kireçburnu sahili...

Aradığın her şeyin olması.
Kadıköy ve Beşiktaş da en sevdiğim yerler.

Bu duyuruyu silmeyin lütfen.

Ilginc bir sekilde unkapani nin oradaki ssk binasini cok begenirim. Mimari kimdir bilmiyorum ama.

Onun disinda ayasofya, maslaktaki tekfen binasin(galiba buydu)

Su kemerini begeniyirum, bozdogan kemeriydi galiba.

Bir de osmanli bankasi binasi <3

Beylerbeyi Sarayı

ayasofya, kuleli.

Nevsehir gaziantep arasi giden otobus firmasini telefonla arayip sorarsan molalarla beraber ne kadar surer ogrenebilirsin.

online bilet almak için bu güzergahı giden herhangi bir otobüs firmasının web sayfasına girin. orda seçtiğiniz seferin yanında çıkar bu bilgiler.

6-8 saat arasıdır.

Otobuste isic kartini gormek istemeleri kuvvetle muhtemel. Aklinda bulunsun

Valla bulunduğum yerde 15 €, zaten tek sefer kullanacağım, şurada 3€'nun hesabını yaparken kart almak pek mantıklı gelmedi.

Vizeniz bittiyse sadece sınır dışı edilmez, aynı zamanda dava edilirsiniz, kesin giriş yasağı yiyeceksiniz, schengenden bir daha vize çok zor. Davadan çıkacak sonuca göre bir 5-10 bin € yu kenara koyun.

Onların sizi sınırdışı etmesini beklemeden kendiniz teslim olun, cezanız hafifler, schengen yolları belki açılır.

Vizem hala geçerli. Oturma iznine de başvurmak istiyorum. Bu durumda neler olur?

Vize gecerli diyorsunuz ama kalma surelerini gectiniz mi?

Yani duration of stay, eyluldrn beri oradaysaniz (90 gunu gecmisiniz demektir) her halukarda basvurmaniz gerekli diye biliyorum.

18 Eylülden bu yana burdayım ve 20 Nisana kadar geçerli vizem var.

Oturma iznine başvuracağım ancak geç başvurduğum için sorun yaşar mıyım, öğrenmek istediğim tam olarak bu

Duration of stay 90dir.
90dan uzun sure kalacaksaniz onceden oturma iznine basvurmaniz gerekir.

Mesela bu durumu avusturyada yasasaydiniz sizin turkiyedeki konsolosluktan tekrar basvurmanizi isteyeceklerdi.

Biliyorum haklısınız. Buraya tek dönem geldiğim için 150 euro gibi bir rakam ödemek istemedim. Ancak şimdi uzatma kararı aldım ve oturma iznini almak zorundayım. Ama hala bilmiyorum geç başvurduğum için sorun yaşar mıyım

Yok yok yaşamazsın canım, bu kadar anlattı insanlar, hala gelmiş sorun yaşar mıyım diyosun. 150 eurodan kaçıp, hayatını değiştirecek bir giriş yasağı yiyeceksin haberin yok.

Ama yok yeaaa bişey olmaz.

Isin legal kismi su: yasaya gore giris yaptiktan 8 gune kadar (eger yenileme yapiyorsan da suresi dolduktan maks. 2 ay sonrasina kadar) oturma iznine basvurmalisin.

Her zaman gec basvuruyorum, hic bir sey oldugu yok, relax. Sana da bir sey demezler, hastaydim falan diye salla. Sen Italya'sin, relax dusun *swh

Vize: Vizen egitim vizesi ise (D tipi) duration of stay'i 90 gun degil, tum egitim donemindir. O yuzden ondan da sikinti olmaz.

kesin bilgi, yayalim. rahat ol.

(italya'yi en cok bana soracaksiniz! ben saksi degilim! iste o kadar!)

Ne oturma izninde ne ülkeden çıkışta bir sorun yaşamadım. Gereksiz gevşek konuşup tazminat, ülkeye giriş yasağı diye sallayan arkadaşa özellikle teşekkürler

polis karakolu varsa yakında, onun önüne bağlayın.

olmadı kamera koyun. bisiklet için ufak oda yapın. sadece siz açabilirsiniz içine de kamera koyun.

mahalleden bir esnaf ile gorus bisikletinin icerde bir kenarda kalmasi icin para teklif et kabul etmezse belediyeyi arayip sikayet et kacak icki satiyor filan diye.

Bence hayir.

Cok iyi kilit alin.

Hem U-kilit hem de katlanabilir kilit kullanin. Bir de zincir kilit de olur. Ama en az iki kilitle koruyun. Sirf govdeden degil, hem lastik hem govdeden kilitleyin.

Abus, kryptonite, trelock iyi markalardir.

@kuehles

bende aynı öneriyi yaapcaktım ama tr de hırsızlar kesiyor, nasıl kesiyorlarsa, artık endüstriyel keski mi kullanıyor bilemiyorum ama kilit türk hırsızı için sadece eğlence.

@kurnaz

U kilit de mi kesiyor???
Abus safety level 15 filan alinirsa onu nasil kesecek :/ ay ben sok.

alacağınız bisiklet pahalıysa, onun para edeceğini fark eden hırsızlardan korumanız çok zor.

en üst kat derken, kaçıncı kat? 10 filan derseniz tamam da, bisikletle çıkılacak üç beş kata katlanın, sporcu insansınız sonuçta.

en iyisi ev.

@kuehles

u ve klasik zincir tarzında keski ile kestiklerini biliyorum. arkadaşın karbon fiber bilmem kaç bin euroluk bisikleti gitti öyle. onda kamera kaydında görmüştü adam geliyo şlak diye birini, 10-20 saniye sonra öbürünü bir şekilde kesip gidiyordu.

bu kilitler aslında açık alanda bırakırsan korumalı, sonuçta bir kaç dakika uğraşması eşşek gibi alet taşıması gerekbiliyor, bodrumda adam kaynak makinesi ile bile açabilir.

bilemiyorum altan, bilemiyorum...

bisiklet evden başka yere koyulmaz şu şartlarda. biraz paraya kıyıp hafif bi bisiklet alın.

Yılların bisikletçisi ve sporcusuyum; bilenler bilir sektör çalışanıyım. Hırsız kafaya koydumu önce gölgesini sonra kendisini çalar, o yüzden eve taşıyın, evi sigortalayın ve poliçeye de bisikleti ve ekipmanlarını faturaları ile birlikte eklettirin, hırsızlık klozunu, primini yükseltin...

Ben ne kullanıyorum? U-Lock ve iki adet şifreli killit. Bu arada sahip olduğum iki bisikletin toplam ederi 40 bin lira.

3 gün sonra hallstatta olucam bilgilendiririm

1 gece yeter. zaten ufacık bir yer. baştan başa yürümesi yarım saat bile değil. Biz Gasthof Bergfried'de kalmıştık. gayet iyiydi bi sıkıntımız olmadı. nisan ayında gitmiştik. inanılmaz soğuktu sıkı giyinin. bir de imkanınız varsa tuz madenine kesin girin.

bir gün kesinlikle yeterli. yolda cok vakit kaybedecekseniz gece konaklayabilirsiniz ama bence gereksiz masraf olur. sicak havalarda gidilse zaman harcamak icin kayik kiralayip göl üzerinde gezilebilir ya da yürüyerek tuz madeninin ve manzaranin oldugu tepeye cikabilir (teleferik de var) ama subat ayi icin bunlar mümkün degil.

(git: 957324)

Araba kiralayip gidebilirsiniz elbette, yol biraz surer. Konaklamaniz iyi olur.
Hallstatt bir koy oldugu icin orada yasayanlarin ev odasi kiralamasindan/pansiyonlardan olusan konaklamasi var. ucuz olmaz ama temiz olur, super kahvalti yaparsiniz.

Onun disinda buyuk otel olarak hotel post var yan koylerde filan.

Yola baktim, gmunden ve bad ischl uzerindne gidecekmissiniz. Ve de linz.

Isterseniz linz i bi gezebilirsiniz ama bence avusturyanin en cirkin sehri.
Gmunden ve bad ischl harikadir, gmunden'de golun ortasinda ada gibi bir seyde saray var mesela ve seramigiyle meshir. Cok da guzel.
Bad ischl da inanilmaz guzel bir sehir (bize gore kasaba) harika bir pastane var icinde, konditorei ZAUNER.

Hallstatt in oralarda kaldigimda en son ebensee'deki hotel post'ta kalmistim.
Ve bir de hallstatt ta japon turistlere hazir olun elbet:) hallstatt in icinde kalmadim. Yemek olarak muthis super bir yer degil, biraz turist kaziklamaca olmus bence. En son take away bir seylee aldigim pastanede tuvalete girmek isteyince "yalniz sadece oturan musteriler icin" diyip izin vermemisti kavga etmistik.

Bu arada cekya'dan kiralayacaginiz arabanin avusturya otobani icin vignette si oldugunu sanmiyorum (vignette = otoban yapistirmasi) ya sirket satiyodur, ya da siz siniri gecer gecmez ilk "vignette" yazan yerden satin alirsiniz.

bir de avusturyada cadde kenarlarina park etmek parali haftaicleri 8-18 arasi ve cmt 8-12 arasi, makinadan parayla alip iceriden cama koyarsiniz.


Tuz madeni subatta kapali.

Donuste yolu uzatip mondsee uzerinden salzburga ugrayip oradan yine linz uzerinden prag a basabilirsiniz.

Amazonlar.

orta asya

Macchu picchu

istediğin kadar spesifik değil sanırım ama sibirya ve orta asya. bu bölgelerdeki herhangi bir köyde birkaç hafta geçirmek isterdim. sibirya'da ormana dalmak, ayılarla ve kurtlarla takılmak da isterdim ama muhtemelen karın buzun içinde hayvanlar gödümüzü parçalardı, o açıdan pek gerçekçi bir istek olmaz sanırım bu. gerçi oralarda yaşayan insanlar var sonuçta.

cengiz aytmatov'un romanlarında geçen köyler işte. bundan ala doğal alan olamaz benim için. onlar orta asya'daydı. ben bi de bu yakutsk taraflarında, sibirya'nın taaa içlerinde takılmak isterdim. o kadar. en çok istediğim şey bu hatta. illa sibirya olmasına gerek yok, rovaniemi'nin az yukarısı, ne bileyim murmansk falan da olur. hatta rusya vizeleri kaldırırsa ve param olursa gideceğim ilk yer leviathan'ın da çekildiği teriberka köyü olacak.

trans-sibirya ekspresiyle kışın pasifik okyanusuna kadar gidip gelmek isterim. angela merkel'in hayali de buymuş gazetede okumuştum baya önce.

Latin Amerika. En çok da Patagonya.

Alaska kış mevsiminde tabii :)

everest'e tirmanmak

edit: herkes birden fazla soylemis ben de ekliyorum :)
machu picchu, salar de uyuni ve patagonya

hong kong, japonya, norveç, isveç.

@pangea yaw hocam aciklamayi bi okusaydin :(

Benim şu an imkanim olsa gormek istedigim yer volgograd şehrinde motherland calls heykeli. Stalingrad savasinin anısına yapilmis 91 metrelik heykel, dusuncesi bile insani hayretler icinde birakiyor, gormek cok isterim.

i.hizliresim.com

Resmi de bu

Landmark olarak devler merdiveni diyeyim
Trans-siberian +1
Japonya, Güney Kore
Kutup ışıkları

orta asya'da himalayalar'ın en yüksek doruklarının olduğu bölgenin havasını solumak isterdim. bisikletim de yanımda olsa... ohhş.

Pripyat'a gitmek istiyorum. Pripyat, Çernobil felaketinin yaşandığı şehir. 1986'daki kazadan sonra yüksek radyasyon nedeniyle boşaltıldığı için tam bir hayalet şehir statüsünde.

Şöyle bir yer: www.unknownworld.co

Madem orada yüksek radyasyon var, o zaman senin orada işin ne sayın mnakodğum derseniz şöyle açıklarım. Ben küçüklükten beri gizem meraklısıyım. Böyle Mısır piramitleri falan çok ilgimi çeker. Hazinesinde falan değilim işin, tamamen merak. Geçmişi hissetmek çok farklı bir duygu. Bu Pripyat'ta da geçmişi ve terk edilmişliği hissetmek mümkün. Bir gün bir kaza oluyor, bir kamyon dolusu asker geliyor ve sizi oradan alıp götürüyorlar. Her gün uyuduğunuz, yemek yediğiniz evi bir daha hiç görmemek üzere oradan gidiyorsunuz. Bu kötü bir tablo. Şehirde Sovyetler Birliği'nin dağılmadan hemen önceki halinin izlerini görmek de mümkün. Sadece kitaplardan öğrendiğimiz bir yönetim biçiminin son kalıntıları o şehirde. O yüzden gidip görülmeyi hak ediyor.

Phuket, Maldivler, Cancun, Mauritius'dam herhangi biri

erivan ve limassol. oralara da girmek zor diye başka bir şeyden değil :)
ne kadar vizyonsuzum he mi?

Ponte Vecchio
Dalhalla
Öresund Köprüsü

Rio De Janeiro -
brezilya

keops piramidi
büyük kanyon
norveç fiyortları
machu picchu

bu liste uzar gider birinci sıra piramitlerdir benim için

Norveç Fiyortları :)

xfl xpress ile 9 aralıkta sipariş verdiğim şey hala gelmedi. malum yılbaşı vs. çin çıkışlı bu arada. çok enteresan. hani nl post daha hızlı gerçi ama 10 gün de fazla hızlıymış.

ayni gun uc farkli siparis verdim NL ile. biri 9 gunde geldi, biri 20 gunde, digeri ise 1 ay oldu hala ortalarda yok. degisken yani baya.

Avrupa warehouse ndan gelmisse demek...

NL hollanda degil mi? Hollanda'dan cabuk gelmesi normal. Avrupa deposu +1

sözleşme yenilemeyin, çıkartın kiracıyı. garanti olması açısından noter tasdikli ihtarname çekin üç dört ay öncesinden. olsun bitsin.

Onceden haber verirseniz gosterebilmeniz lazim. Ev sahibi sizsiniz biraz disinizi gosterin boyle kiraciya.

evi göstermeme hakkı yok ama her istediğinizde göstermek zorunda da değil. ortak nokta bulmanız gerekiyor.

ben kiracı olsam ben de izin vermem... bir arkadaşım izin verdi kendi sözleşme bitimnden önce taşınmak zorunda kaldı. sabah akşam zırt pırt biri geldi. sözleşme bitene kadar göstermeme hakkı var. o yüzden sözleşme bitimine 2-3 ay kala çıkmalarını söyleyin. boşken çağırın taliplileri...

empati kurmaya çalışıyorum ve hak veriyorum ama tavrı çok rezil. Sabah annemle telefon konuşmalarına şahit oldum baya anacım alttan aldıkça o sesini yükseltiyor.
Onun da empati kurması gerekmez mi, ev sahibi olsa ve evi satmak istese nasıl satabilir böyle.
Ben de aynı zamanda kiracı olduğumdan anlıyorum. Zırt pırt evime yabancı girsin istemem ama yapacak da bişey yok.

galiba benzer bir duyuru vardı. sizin de haklarınız var. belirli bir günde göstermek zorunda galiba. ev sahibi de sabah akşam birilerini getirip kiracıyı rahatsız edemez tabii ama belirli bir günde yeni kiracılara gösterebilir. izin verip vermemekten ziyade bir hak olması lazım. ezdirmeyin bence kendinizi.

Ya insanlık kibarlık genel ahlak kuralları karşıdaki kişinin tavrına göre ayarlanmalı bence. Insan gibi 3,5 kere denediyseniz siktir git çık evimden deyin anlasın o da millet korktuğundan kibar insanî davranmıyor güzel olduğu için öyle davranıyor.

kadının derdi evi göstermemek değil bence. evden memnun ve taşınmak istemiyor, başkasına satılmasını ya da kiraya verilmesini istemiyor. bu yüzden tatlı dil işe yaramaz.

@zoque, @cahs
Kiracıyı kafanıza göre nasıl evden çıkardığınızı bi anlatır mısınız?
Sözleşmeler otomatik olarak yeniler, tahliye hakkı doğuran şartlar oluşmadıkça sözleşme bitimi tahliye gerekçesi değildir.

@nıç Evi göstermeme hakkı yok tabi ama bunun kiracıyla anlaşarak ona uygun zamanlarda yapılması falan gerekiyor diye biliyorum. Eğer göstermem diyorsa yasal yollardan yürümeniz gerekecek sanırım.

sürekli suçlar şekilde konuşuyor ve bağırıyor ama ortada yanlış bi durum yok. Bizimkiler önceden arıyor müsait mi diye sormak için açmıyor geri dönüşü de kötü oluyor. Ben de konuşmayı düşündüm ama kadın kötü olup tamamen ipleri koparmak istiyor belli, ondan bulaşmadım.

Acil durumlarda kiracıyi evden çıkaravilirsin. Oğlum gelecek o taşınacak yüklü miktarda borç ödeyeceğim vs. ONa bildirdikten sonra süresi vardı 3 aydı galiba sonra gidecek. Sözleşme olsa bile

Ev boş değil sonuçta. Kendi özel eşyaları var. Belki evi düzensiz. Tanımadığı insanlara açmak zorunda değil. Doğru olan, kiracıyı çıkartıp boş evi göstermektir. İhtarname ile veya dava ile..

Geçici de olsa onun özel mülkiyeti ve kişisel alanı. Belki mahallede gıcık olduğu kadınlar vardır. Belki mahallenin bakkalı kadına askıntı oluyor. Adamlar/kadınlar "almak zorunda değiliz ya, şunun eşyalarını bi görelim, evini gezelim" diyebilir. Kadın kimin geleceğini bilmiyor çünkü. O kadar tepki vermesinin altında bu var bence ve haklı bir sebep.

@mikro patlama, anlatayım, acil ihtiyaç?

anladınız umarım.

Benim annemler shop and miles i kapatacak miller bitince.

Maximiles ile baya ucuyoruz. Yurtdisinda iyi mil biriktiriyor. Arada kampanyalari da oluyor.

niye kapatiyorlar ki? banka mi kotu, kartin sartlari mi kotu?
hatta soruya ek yapayim, boyle lounge falan avantaji olan birseyler de olsa iyi olur...

@mavicorap

Kapatiyolar cunku shopandmiles sadece thy icin gecerli. Ve sinirli kontenjani var her ucus icin. Ve vergisi asiri yuksek.

Maximiles ile klm, aeroflot, qatar airways vb hepsi hepsi oluyor. Thy de dahil.

kartı dolar hesabıma bağlama diye bir şey yok bildiğim kadarıyla. kartın öncelikle çift ekstreli şekilde oluşturulması lazım. yani kartınızı alırken TL ve USD olarak ekstrelenmesini istediğinizi söylemiş olmanız lazım. kartınızın bu şekilde olduğunu varsayarsak internet şubesinden vadesiz dolar hesabı açarsınız. kredi kartı ekstreniz kesildiğinde ödeme kısmına gelince sizden hangi hesapla ödeneceğini sorar ordan dolar hesabınızı seçip ödüyorsunuz (ben böyle yapıyorum). otomatik olarak dolar hesabımdan çeksin ödesin yok. son ödeme tarihinde dolar ekstrenizi ödemezseniz otomatikman onu TL ye çevirip TL ekstrenize ekliyorlar (bunda da kur yüksek oluyor haliyle)

Şu aşamada yurtdışı stajyerlik için başvursanız daha iyi gibi.

bildiğim kadarıyla bu konuda şansı yükselten iki nokta var. ilki, gitmeyi planladığın ülkenin ana dilini yalayıp yutmak. ikincisi ise kişiyi, mesleki olarak genel kitleden ayıran niteliklere sahip olmak. mesela italya'ya gitmeyi hedefliyorsun ama oradaki moda tasarım okullarından senin durumunda tecrübesiz bir ton insan çıkıyor. işvereni niteliklerinle etkilemediğin sürece adam işe almak için kendi vatandaşına yöneliyor.

tecrübe ve nitelik edinmeye bak. akademiden yürüme şansın var mı, onu da incele.

@acemi
insanlari yanlis bilgilendirmeyin lutfen, eger nitelikli isgucuyseniz almanya'nin alman vatandasindan 30 kat daha az maas vermesi mumkun degil zira o zaman almanya vize vermiyor.

@dedi ayca eger nitelikli isgucuyseniz ve gideceginiz sirket once kendi ulke vatandaslari, sonra ab vatandaslari arasindan kimseyi bulamazsa sira ancak o zaman turklere geliyor. ancak size 30 kat az maas vermesi gibi bir durum yok zira blue card ve RWR kart icin zaten asgari bir geliri garanti etmesi lazim sirketin ki bu da orada ayni isin yapan kisinin alacagi ortalama maasa denk geliyor zaten. eger nitelikli isgucuyseniz burada kimsenin aclik sinirinda yasadigi ya da ulkenin kendi vatandansindan 30 kat az maas aldigi falan yok. eger niteliksiz isgucuyseniz ya da uzmanlasmis olsaniz bile diplomaniz yoksa isiniz biraz daha zor olacaktir. bunun disinda arkadaslar da yazmis zaten uzmanlasmak cok onemli, ayirt edici ozelliklerinin olmasi lazim. ancak niteliksiz olarak da booking.com, apple, vs. gibi markalarin call centerlarinda calisabilirsin, eger ilgini cekerse bunu arastir.

Turkiye'den basvurma kabul edilmen imkansiz. Kafanda ulke belirle dil egitimi icin sertifica icin vs git ve ordan oranin adresiyle basvur. Ayrica yurtdisi staj imkani saglayan organizasyonlar var. inanirsan yaparsin guveniyorum ben sana optum bye

@acemi

Iste burada avrupa - tr farki devreye giriyor.
Sikayet edince sen hakli bulunuyorsun boyle bir durumda. Ayrica arkanda sendika ve calisanlar odasi (ticaret odasi gibi ama calisanlar icin, sirketler icin degil) varken ses cikarmak zor olmuyor aslinda. Sirkete de inanilmaz cezalar giriyor. Sessiz kalani ezmek uzerine kurulmus bu sistemde sessiz kalan arkadasini ezmisler tabi.
Almandan 30 kat az maas almak demek almanyanin vize bile vermeyecek olmasi demek.


Neyse onun disinda

Kassiopeia +1000

Diger yandan bi yerde yuksek lisansa baslayip oradan yurumeye bakabilirsin. Spesifik konulara odaklanmalisin, moda tasarimi okuduysan atiyorum sadece erkek ya da sadece sapka tasarimi mesela.

öncelikle @kuehles blondes
ne kadar seviyesiz bir yazı olmuş şirkete ceza girmesi vs. yazıyı tekrar gözden geçirmeni rica edeceğim bu ne şiddet ne celal.

@dedi ayca
onun dışında kendiniz yazmışsınız tecrübesizim. aslında tecrübesiz olmayabilirsiniz.
1 sene staj , 3 sene dergide yazı yazmak,erasmus deneyimi, garsonluk bunlar katkı yapan şeyler. belki iş dünyasına hazır olabilirsiniz ama mesleğiniz ile ilgili elinizde bir şey yoktur. eksikler tespit edilip kapatılabilir. birde mesleği yabancı bir dilde yapmak yerine anadilinde yapmak kısa vadede daha kolay . yani hedefi yükseğe koyacağınıza önce türkiyede bir iş yanında türkiyede yüksek lisans ya yurtdışında yüksek lisans yurt dışında staj gibi başka şeylere yönelebilirsiniz. yada hepsine aynı anda saldırabilirsiniz.

@alp9900
Sirkete ceza girmesi lafinin nesi seviyesiz??
Sirkete ceza girecek ki para cikacak? Anlayamadim derdinizi?

Arkasinda sendika var lafini da yanlis anlamadiniz umarim :((((

@kuehles blondes ceza girmesi ne anlama geliyor?

@acemi

gece yazmıştım sildim

daha alman kanunlarından bihaber olup öyle yazmak garip. tek kelime alman hukuku okusanız hiyeroflif görmeüşe dönecek biri iken gelip alman kanunları hakkında ahkam kesmek oldukça saçma.

onu geçtim almanlara sahtekar demek başlı başına komik, 1 milyon şirket var almanyada, 1 tane, hadi 100 şirketin yaptığpı hatayı tüm ülkeye yıkamazsınız.

olayın giriş gelişnme sonuç kısmını bilmeden ahkam kesmenize girmiyorum. intel, samsung gibi şirketlerin benchmark testlerindeki hilelerini otomobile uyarlamış sadece vw.

bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak ne kadar kolay.

senin arkadaşının kaçak çalışması olayına hiç lafın yok sanırımç ama kaçak olarak kötü koşullarda çalışsa dahi kanunlar ab içerisinde o sürede hakettiği parayı cebine her türlü koyuyor. ama sizin arkadaşın kaçak çalışma durumu da hukuksuz, ab bu durumda dahi hakkını arar.

daha ülke dışını görmemiş biri olarak her şeyi bilmeniz oldukça garip.

hangi ülkede başvurduğunuzu bilmiyorum ama her ülkenin prosedürü farklı. ab ülkelerinin ortak prosedürleri var mesela önce ülke içi ilan sonra bulamazsa ab içi ilan sonra yine bulamazsa bu sefer dışarı ilan açıyorlar. kanada avustralya gibi yerler ya sponsorluk ya hazırda çalışma izni istiyorlar. sponsorluk için bile ingilizce/fransızca yeterlilik kriteri ve diğer kriterleri geçmeniz gerekiyor. ben geliyorum diyen herkesi malesef almıyorlar. şu sıralar hem avrupa hem kanada göçmenliğine bakıyorum ben de. diplomamı saydırdım gerisi gelirse göreceğiz hep beraber.

Yüksek lisans, dil okulu vs kovalayabilecek param yok maalesef okulu ödeyemem hadi burslu oldum diyelim, yaşamaya da param yok. Euro olmuş 4.06 nereye gidiyorum o şekilde.

@argent dawn diplomayı nasıl saydırıyoruz ?_? (Soran gözlerle bakıyorum :d)

@alp9900 türkiyede yüksek falan yaparsam beni buraya 2 sene daha bağlayacağı anlamına gelir bir an önce çıkmak istiyorum buradan ayrıca dediğim gibi 9 senedir aynı şeyi okuyorum kusmak üzereyim artık.

kanada için bunu yapan kuruluşlar var meslekten mesleğe değişiyor. avrupa için bilmiyorum

@dedi ayca
Size tavsiyem (master vs yapamayacaginiz icin) ya staj bulmaya calisin, moda okumussunuz diye anliyorum mumkun mu bilmiyorum muhtemelen cebinizden epey para cikacaktir yine, ya da niteliksiz isgucu olarak baska bir alanda calismaya gidin ve para biriktirin sonra master vs. yapin. Bunun icin linkedin'e bakabilirsiniz. Ancak is deneyiminiz olmadan dogrudan alaninizla ilgili is bulmaniz cok zor olacaktir. Bir de erasmus plus/staj/ evs imkanlari dusunulebilir.

yeri roma şehir merkezi seçmeniz lazım. termini'den vatikan 20 dakika sürüyordu sanırım. 5-10 dakika da yürümek gerekiyor. benim kaldığım otel termini'ye çok yakındı. gezilecek yerlere, metroya, trene ulaşması çok kolaydı. termini yakınında bakabilirsiniz.

Hocam çok uzmanı değilim, sadece 1 kere gittim romaya. Biz tren istasyonunun yakınındaki otelleri seçtik hep İtalya'da (roma, floransa, venedik). Roma'da da aynı şekilde. Vatikan'a zaten tren istasyonunun yanındaki ana duraklardan otobüs ile gidiliyor. Tarihi yerler yürüme mesafesi. Haritadan bakın isterseniz.

Ben gitmeden önce bloglarda araştırma yaptığımda hemen hemen hepsinde kalınacak en merkezi yerin Termini istasyonu yakınları olduğu yazıyordu. Biz de öyle yapmıştık ama pek iyi bir yer değildi bence orası. Yani öğrenci işi düşük fiyatlı bir otelde kalmamıza rağmen otel iyiydi ama o çevre kötü gibiydi sanki biraz. Ulaşım konusu dedikleri kadar rahattı ama. Roma'da gezilecek belli başlı yerlere metroyla çok rahat gidebilmiştik.

Sadece birkaç günlüğüne gittiğim için pek bir bilgim yok açıkçası ama "merkeze en yakın" yer de Vatikan çevresi değildi bence. Metroyla gezilecek yerlerden Vatikan'a ulaşım rahattı ama gezilecek yerler hep birkaç durak uzaktaydı Vatikan'a.

Ben vatikanda metroya yakın bir yerde kaldım. İtalyan tanıdığımız metroya ne kadar yakınsanız o kadar rahat edersiniz diye öyle bir yer seçmişti bize. Zaten metroyla ulaşım çok rahat.

Termini civarında konaklarsanız daha iyi olur, ulaşım epey kolay zaten.

İspanyol merdivenleri ile vatkan arası bi bölge seç sakın termini'de kalma mesaj atarsan detaylı bilgi verebilirim

Termini biraz les bi yer. Termini etrafinda kalirsaniz via nazionale uzerinde bir yer secin.

Yani soyle diyim, termini nin arkasi degil de, on tarafinda secin.

Hotel martini diye bi otelde kalmistim, cok da memnun kaldim. Ulasim hem yurume mesafesi hem otobusler vb hepsi onunden geciyor, termini ye 10 dk yurume filan.


Bir de piazza navona'da kaldim, orasi da cok guzeldi. Ama belki ulasim acisindan azcik karisik gelebilir size navona'da kalmak.

Termini +1
Otel tavsiyesi isterseniz;Hotel Ambasciatori Palace

direkt oteli paylasiyorum, b&b la porta, yeri muazzamdi kolezyuma falan birkac durak ve otel metroya asiri yakindi. soyle konumunu atayim; www.google.com.trİtalya/@41.908137,12.5226103,14z/data=!4m2!3m1!1s0x132f61790ac5ecab:0x971926073be24d5f?hl=tr-tr

Direkt geziyle alakali degil ama geziyi de kapsiyor. Gezide futbol taraftarlarinin rolunu anlatiyor gibi diyebilirim. Passolig vb de var.

Ayak takimi isimli bir belgesel bu bahsettigim. amator belgesel diyebilirim, ekipmanlari bagislarla almisti arkadaslarim.

(bkz: cennetin düşüşü)

www.youtube.com

Gözdağı belgeseli.

Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek

vimeo.com

Skrill, bitcoin

Western union.

Money gram. Ama işlem ücreti nasıldır bilmiyorum. Çok pratik.

stefanos
zaten bu hatta mehmehmeh

saint

abd'de olduğum dönemde kendi adımın telaffuzu amerikalılar için çok zor olduğundan restoranlarda vs. james ismini kullanıyordum :D

james olurdu.

adımı hep yasemin ile karıştırdıkları için Jasmine.

Jack

gavur anam-babam ne koyduysa o olurdu muhtemelen. şimdi gitsem ikinci adımla seslenirler zaten. baştan bi isim seçiceksem bruce olurdu; ismin oralardaki algısı "rüknettin" gibi olursa bilmiyorum napıcaz ama söylemesi çok karizmatik geliyor, heheh.

Büyük olasılıkla Aisha. Adımı ben koymuyorum tabii ama en yakın olduğu şey o. Amerikalılar bana Ayka diyor, ben de bozmuyorum. Ayka da olur, Ayka Ayka takılırım.

Bir tanıdık Amerika'da vatandaş olmuş. Adı da Tugay olduğu için millet 'Too gay' deyip dalga geçiyormuş. Vatandaşlık geldiğinde ilk işi isim değiştirmek olmuş. Müracaat edip 'Buraların en yaygın ismi ne' demiş, memur da 'David' demiş; tanıdık da 'Yaz anasını satayım, David' diyerek adını David'e çevirmiş. Benimki de öyle bir şey olurdu sanırım.

Bir de Cumhuriyetçi isimler, Demokrat isimleri ayrı. Jack, Catherine, Britney, Rebecca gibi isimler yoğun cumhuriyetçi isimler; Ryan, Richard, Michelle, Ellen, Aaron, Alissa gibi isimler demokrat. Anne, Deborah gibi isimler de araya düşüyor. Bizdeki Buğrahan ve Devrim ayrımı gibi ayrım var isimlerin arasında. Parıl parıl 'cumhuriyetçi' diye bağıran bir isim istemezdim zaten. Benim şu halimle Kate olmam, buraya Danimarkalı birinin gelip Asena olması gibi bir şey olur. Büyük olasılıkla, şimdiki aile yapıma bakınca yeni gibi ama yaygın, bol demokrat bir isim olurdu.

John ya da joe

ben de amerikada mark adini kullaniyorum, telaffuzu kolay diye.gercek ismimle hic ilgisi yok.
dolayisiyla mark.

Şuanki adım olurdu

anam babam hangisni uygun görürse o olurdu herhalde, sonuçta mevcut adımı da ben seçmedim, bana verildi. ecnebi bir memleketin vatandaşlığı nedeni ile ismimin değişmesi gerekiyor ise ve şu anki adım o memleketin dil yapısına uygun ise aynen korurdum, (kimlikte yazılanı değilde ithaf edileni) yok komple yeni bir isim seçmek gerekiyor ise mevcut ismime ses benzeşmesi ile yakın bir isim seçerdim.

Bir zamanlar ismimim türkiye'deki en yaygın 25-35 erkek ismi arasında olduğunu okumuştum. hatta tam sırası da var da ifşa olmamak için yazmıyorum. aynı şekilde ABD'deki en yaygın 25-35 erkek ismine baktım.

25 Kevin
26 Ronald
27 Timothy
28 Jason
29 Jeffrey
30 Ryan
31 Gary
32 Jacob
33 Nicholas
34 Eric
35 Stephen

bu isimler içinde, ailemi tanıdığımdan, dini geçmişi olan bir isim olmazdı. Nicholas ve Jacob elendi. Kalanlar içinde bir tanesi bana verilmiş olurdu istatistiklere göre. Kevin fena değil.

Monika (k íle)
Ya da michelle olabilirdi. Isim degil de soyadimi dogru telaffuz edemeyeli aylar oldu,'turk birine bile otomatik olarak yabanci versiyonunu soyluyorum.

rus olsam Yura ya da Igor olurdu.
amerigalı olsam george olurdu.

Nina

Stelios olmasını isterdim. Stelyo diye çağırırlardı. :)

alejandro.

söylemesi ne kadar güzel, öyle değil mi? hatta gün boyu kendi adımı çağırırdım her yerde.

Hannah

bason
(beysın)

Jorge

(Horhey) diye okunan ama

Bir de firca ve fircayla olan surus onemli.

yağlı bir cildiniz varsa ve parlıyorsa öncesinde parlamayı azaltıcı bir primer sürebilirsiniz.
Onun haricinde beauty blender vb. süngerlerle nemli olarak uygulayınca daha düzgün bir görüntü oluyor bence,fırça ya da elle sürmeye göre.

Renk konusunda da bol renk seçeneği olan bir markanın mağazasına giderseniz en yakın rengi bulurlar bence.
Örneğin make up for ever uhd fondötenlerin renk skalası çok geniş,yapıları da cok yoğun değil.Kapatıcılığı istediğiniz gibi ayarlamak mümkün ürün miktarı ile.

Beauty blender'la uyguluyorum çok doğal duruyor. Ama uzun vadede zararı olur mu bilmem cilde bayağı işliyor çünkü...

Lisa eldridge'nin fondötenler hakkındaki serisini izle.
Öncelikle nasıl bir cildin var yağlı karma vs.
Nasıl bir yoğunluk istiyorsun hafif mi yoksa yüksek mi?
Cilt alt tonun nedir?
Bir de her fondöten in farklı uygulanış biçimleri var ama coğu ıslak süngerle güzel dağıtılıyor.
Bir de fondöten seçerken gün ışığında çenenden boynuna gelecek bir çizgi şeklinde koyup bakmak gerek tam rengin olup olmadığını görmek için.
Lisa videolarının birinde söylüyordu yüzü daha kırmızı ama boynu sarı olduğu için sarı alt tonlu br ürün kullanıp kızarıklarını kapatıyormuş.
Gözeneklerinin tıkandığını hissediyorsan bir de baz kısmı da önemli on es geçme.
Bunların dışında ön hazırlık aşaması da cakey durmamasını sağlayabiliyor. Güzel temizlenmiş ve nemlenmiş bir cilde uygulamalısın, Cildine düzenli aralıklarla peeling vs yapmalısın. ölü derilerde kabuk kabuk gözükebiliyor.
Bir de wayne gross bir videosunda bir kaç damla yağ karıştırmak cilde daha güzel emilmesini sağlar demişti.
son olarak sanki cildin yağlı ve pudra bitişli ürünler mi kullanıyorsun. Ben mesela pudra bitişli ürünlerin hiç birini sevemedim şahsen bende çok cakey duruyor.

Mac' te deneye deneye doğru rengi bulabilirsiniz. Oradaki yetkililer çok iyi anlıyor bu isten. Ben findoten kullanmiyorum ama goz altı kapaticimi bu sekilde almistim.

tahminimce günde az su iciyrsun, fondtendeki en önemli kriter bence saglıklı cilt. cildin ne kadar nemli, saglıklı ve gerginse o kadar güzel duruyor. ıslak bitisli fondotenler secip, sabitleyiciler ile pudralı görünümünü azaltmak da istedigin görüntüyü elde etmene yardımcı olabilir.

Ben fondöten ya da ten ürünü kullanmıyorum ama hobi amaçlı çok fazla makyaj videosu filan izliyorum yani kendi tecrübem olmasa da belki faydası olur diye yazmak istedim. Bu videolarda fondötenin oturması için önce gözeneklerin daha küçük gibi görünmesini sağlayan pore filler/ minimiser bazlar kullanıyorlar. Bu bazlar genelde silikon içerikli maalesef ancak parlamayı da engelliyor, cildi matlaştırıyor. Daha sonraeğer cilt tonunda eşitsizlik varsa (tek tük kızarıklık) concealer ile pıt pıt minik minik kapatıyorlar. En son fondöteni güzel bir makyaj süngeri ile uyguluyorlar. (Real techniques f/p olarak iyidir, Beauty blender çok pahalı).Tabi fondöteni bir de sabitleme kısmı önemli, bunun için de translüsent hd pudralar var ve bunu uygulayıp o görüntüyü elde ediyorlar. Hatta ve hatta ''baking'' denen bir şey var, translüsent pudrayı bol bol sürüp bekletip fazlasını siliyorlar filan. Tabi ürün kısmı deneme yanılma, genelde en beğenilen fondotenler Guerlain ya da Dior ürünleri oluyor ki çok pahalılar tabi :D Daha uygun fiyatlı olarak da Yves Rcoher ürünlerini deneyebilirsiniz oradaki Pure Light fondöten de bayağı fazla övülen ürünlerden.

-Pore küçültücü olarak da en çok kullanılan ürün; Nyx pore filler,

-fondötende de en beğenilen ürün genelde guerlain lingerie de peau fondöten,

- Hd pudrada da Gurlain ya da Shiseido bayağı popüler ama ben 15 tl lik muadil tavsiyesi vereyim Rossmann'dan Catrice Translusent Pudra çok ucuz ama çok güzel. Bunu denediğim için gönül rahatlığı ile tavsiye ederim 100 tl baymaya gerek yok hehe.

Edit: düzelttim :)

Ben shiseido uv protective kullanıyorum nemli beauty blender ile yayarak,çok doğal duruyor sanki no make up make up yapmışım gibi.

Açılın ben geldim! Aynı sorundan muzdarip biri olarak tecrübelerimi yazıyorum.

1. Nemlendirici: Bu olmazsa olmaz. Mutlaka önceden uygula ve cildin emmesini bekle.
2. Baz: Ben tüm yüze baz uygulamayı sevmiyorum. Gözenekler üzerine uyguluyorum. Bu alanda kral Benefit Porefessional'dır. Küçücük şeye o kadar para veremem diyorsan da NYX Pore Filler. Fakat muadil denilen hiçbir ürün birebir olmuyor tahmin edersin ki. Gözenek bazlarının genelde fondoten öncesinde uygulanması tavsiye edilir. Fakat ünlü makyözler ince bir kat fondoten+gözenek bazı+ince bir kat fondoten şeklinde sandöviç yapıyorlar. Bu yöntem daha iyi ama her gün kullanıma uygun değil tabii ki.
3. Fondoten: İlk aşamayla burası arasında en az bi 15 dk olsun. Kat kat uygulama yaparken mutlaka cildin hepsini emmesini beklemelisin. Eğer çok yağlı bir cildin yoksa mat fondotenlerden uzak dur derim. T bölgem yağlı olduğu için yıllarca matlaştırıcı fondoten kullandım ve yanaklarımda hep o cakey görüntü oldu. Ben en iyi sonucu fondotenin içine kuru yağ kullanarak alıyorum. (Nuxe veya Caudalie) Kapatıcılığı azaltıyor ama kesinlikle fondotenin çok doğal durmasını sağlıyor. Uygulama aparatı olarak da en iyi sonucu kaşık fırçalardan alıyorum. (Nascita veya Mac) Eğer fondotenine yağ karıştırmayacaksan ıslak sünger de iyidir. (Beauty Blender, H&M veya Yves Rocher)
Fondoten seçiminde Gratis, Watsons çalışanlarına pek güvenme. Mümkünse ürünü yüzüne uygulattıktan sonra bi yarım saat dolan. Oksitleniyor mu, parlama yapıyor mu, güneş ışığında nasıl duruyor bi bak. Uygun fiyatlı olarak en memnun kaldığım Max Factor Lasting Performance. Make Up For Ever Ultra HD çok iyidir; Diorskin Star mükemmeldir. O dediğin ipeksi görüntüyü bununla sağlayabilirsin diye düşünüyorum. Böyle pamuk gibi çok güzel bir ürün. MUFE'yi bulman zor olabilir ama geri gelecek Sephora'lara. Renk seçeneği çok fazla olduğu için gelince mutlaka bak.
4. BB-CC: Fondoteni bırakıp, bunları kullanmayı çok istedim ama ben de bir türlü uygun ürünü bulamadım. Missha Perfect Cover'dan memnun kalmıştım. Az renk seçeneği var; mutlaka güneş ışığında bak. Diğer ürünleri grimsi duruyor pek tavsiye etmem. Bir de şu sıralar kullandığım beni çok şaşırtan bir ürün var. Anneme hediye aldığım Diadermine LIFT+BB Mousse. Yaşlanma karşıtı olduğu için gözenekleri, çizgileri çok güzel dolduruyor. Altına baz kullanma ihtiyacı duymuyorum. Kapatıcılığı pek yok ama çok hoş, pamuksu bir duruşu var.
5. Pudra: Bunu sürekli kullanmıyorum, sadece özel günlerde. MUFE Ultra HD ve Mac Prep+Prime transparan pudraları iyidir. Ama en iyisi NARS Reflecting. Uygun fiyatlı olarak da Essence All About Matte. Sadece transparan önerdim çünkü normal pudralar beni yine keke çeviriyor. Toz değil, sıkıştırılmış olsun. Transparan pudralarda elinin ayarının çok hafif olması lazım. Flaş ışık altında bembeyaz parlama riski var ama bu NARS'ta olmuyor.

Sabitleyici sprey kullanıyorsan da NYX Dewy tarzı matlaştırmayan bir sprey öneririm. Bunların haricinde düzenli peeling ve bol su şart.

Öncesinde nemlendirici uygulamak ÇOK önemli. Sonucu inanılmaz etkiliyor.

dessy + 1

Aynı sorunu yıllarca yaşadım. Tenimle aynı renk fondöten bile üstüme kum serpmişim gibi duruyordu.

Öncesinde yoğun krem sürüyorum. Cildim karmadan kuruya döndü. Shisedo'nun uv'lisinden kullanıyorum ben de. Ya hemen öncesinde öncesinde krem sürüyorum ya da elimde kremle karıştırıp sürüyorum. Elimde kremle karıştırınca daha açık bir to oluyor. Ten rengimden çok sağtırmamaya çalışıyorum. Eskiden de nemlendiriyordum, bu sefer abandım diyeyim. Süger ve fırça çok işe yaramadı bende. Daha çok duvara sıva yapmışım gibi oldu.

Bir de fondöten 7-8 ayı geçince kalitesizleşiyor. O zaman ne yaparsan yap, öyle duruyor.

Bir de ayda veya 1.5 ayda bir cilt bakımı yaptırıyorum. O cilt kalitesini çok değiştirdi bende. Ondan beridir fondöten kullanımını azalttım. O görüntü de cilt bakımı ile de azaldı.

Sadece pudra kullanıyorum, daha fresh bir görüntüsü oluyor. Fondöten başlı başlına ağır geliyor bana zaten, sevmiyorum.

@peggy ben de pudrayı daha sık kullanıyorum ama birbirinden bağımsız birkaç kişi uyardı, pudra kullanma kırışıklık yapar dedi. Sonra araştırdım biraz, hakikaten internette bu konu ile ilgili pek çok yorum, yazı vs. gördüm. Ben de diğer ürünlere yönelmeye başladım dolayısıyla.

Edit: Benim cildim düzenli olarak nemlendirici kullandığım halde çok kuru, pudra daha çok kurutuyor. O yüzden söylenenlere hak verdim.

@köstebek, pudra niye kırışıklık yapsın ki, hiç duymadım ben:/

öncesinde cildini nemlendirirsen bir şey olmaz. belki kırışıklıkları daha fazla gösterebilir (kuru cilde uygularsan), bu kırışıklık yapıyor diye algılanmış olabilir.
ben sanmıyorum ki ekstradan bir kırışıklığa neden olsun..

uber sanırım özel şoför statüsünde taksiden daha ucuz ve daha kaliteli bir hizmet veriyor.

ama istanbul'da bir taksi plakası olmuş 1milyon 700bin lira, yedirmezler...

bence doğru değil. ancak uber de yasal boşluklardan faydalanıp vergi konusunda çakallık yapmasın. taksiciler her senaryoda uber'i yasaklatırdı tabi o ayrı.

Yasaklı olması doğru değil. Kullandığım ve memnun kaldığım sayılı hizmetlerden biri. Taksicilerin çoğunluğundan nefret ediyorum, taksiye binmeye korkuyorum.

Uber çalıştığı çoğu ülkede cezalar alıyor ve bunu göze alarak çalışmaya devam ediyor. Ben sık kullanıyorum ve memnunum.

Almanya'da da yasak cunku taksici milleti diye pasaportlarin onemsiz oldugu bir kavram var. TRde hic kullanmadim ama Ydisinda 7-8 ulkede kullandim. Inanilmaz da memnunum.

Bazi ulkelerde sirket arabasi/ozel sofor statusu gibi bazilarinda herkes kendi arabasiyla mesela.

Vergi muhabbetine gelince.. sanki taksiler vergi veriyor da.. rekabet korkutuyor o pislik hizmet anlayislarini.

hiç duymadım

kıyıköy var ama tam dediğin gibi bir isimlendirme gelmiyor, dilin yapısından olsa gerek. örneğin kıyıdaki köy denmiyor ya da uçtaki hisar yerine uçhisar deniyor.

sakarbaşı, çükkıyısı gibi örnekler benim örneklerimle tamamen alakasız. yok demek ki boyle bi rsey bizde.

Bu isimlendirneye ornek olarak karadeniz ereglisi ve marmara ereglisi verilir.

Avrupada nehirle isimlendirme olma sebebi ayni yerden bi ulkede 2-3 tane olmasi.

Mesela almanyadaki tek frankfurt frankfurt am main degil. Polonya sinirinda frankfurt an der oder var.

@kuheylans

ornekler guzel

isimlendirme ile ilgili olaraksa; frankfurt icin dogru olabilir fakat italyada karisiklik gidermek icin yapilan bir isimlendirme degil.

Italyada cassano magnago varmis mesela. Bir cassano daha var gibi yani.

Mesela avusturya'da furth bei göttweig vb gibi yerler de var. ya da direkt eben in pongau vb gibi.

Geneli boyle diyebiliriz ama her genelleme yanlistir iste :)

Ticketbis.com aracılık yapıyor ikinci el bilet satış işine.
Onun dışında Ebay'de bulursun belki bir ihtimal.

ticketbis, ebay dışında italyanın yerel siteleri de vardır bizim gittigidiyor muadili, onları öğrenip bak, konser günü konser alanında da kesin bulursun bilet satanlar. Ben yurt dışında bu şekillerde bilet buldum çok defa.

Etkinligin fb sayfaisnda bulursun cok net.

Aktarmalı uçuşlar için kendi özel torbalarına koymuyorlar mı içkileri. Bi sorun olmaması lazım.

@jamalbsj evet transparan sealed torbalara koyuyorlar. aldigim alkolle ankarada ucaga binisimde herhangi bir sorun yok. ancak, kiev'de tekrar securityden gecmem lazim, orda onunla sorun cikarirlar mi ondan emin olamadim.

sorun çıkmaz kilitli poşetle geçersin

Havalimani disina cikmayacaksan sorun cikmamasi lazim.

Schiphol aktarmali viyana-nyc ucusumda hlimanindan cikmadigim ve icki kilitli torbada oldugu halde almadilar. Hakkim oldugu halde.

@kuehles blondes tesekkurler bu bilgi icin.

bu konu hakkinda her yerde gecerli yazili olan kurallar var mi acaba, duzgun bir kaynak bulamadim? yoksa havaalanina gore degisiyor mu uygulamalar?

normalde dediginiz gibi kilitli oldugu zaman almalari gerek ama almayabiliyorlar da :(

Passenger rights filan diye aratinca bulunuyor. Ben belgesiyle gittim, almadi. Kavga dovus ettik. En son kadin gozumun onunde o kilitli torbayi yirtti.
Ben de sinirden aldim siseyi agzini acip kadinin gozu onunde cope doktum hepsini. Ucaga da en son ben bindim, amerikali gorevliler geldi, onlar sayesinde biraz.

Duty Free'de alırken görevliye transit uçuşunuz olduğunu söylediğinizde faturası görünür şekilde özel poşete koyuyorlar biliyorsunuz.

Burada önemli olan ülkeden ülkeye geçişte hangi ülke vatandaşının kaç litre ve yüzdede alkol geçirme hakkının olduğu. duty free'lerde o bilgilerin yer aldığı kitapçıklardan oluyor, oradan edinip inceleyin security'ye gitmeden önce. Aldığınız alkol, gideceğiniz ülkenin belirlediği Türk vatandaşının limitini aşmadığı sürece hiçbir sorun olmuyor.

biz nerden bilelim ya?

yapman gereken ilgili havayolu müşteri hizmetlerini arayıp sorman.

Imkanin varsa havalimanina git. Thy ye ulasilmiyor kesinlikle.

Ve siteden surekli takip et.

hangi firmaysa sitelerinde yazıyor iptal olan uçuşlar

Önceden haber veriyor olmaları lazım. Bizim bugünkü uçuşun iptalini dün akşam haber verdi thy. Web sitesinden kontrol et.

Norvecin aldigi kar ile istanbulu karsilastirmayin lutfen, norvec her sene bu kadar aliyorsa istanbul 4-5 senede bir aliyor.

Muhtemelen ucaklarin inmesi daha isine geliyor thynin cunku ydisi alanda bekletmek daha pahali. Buna gore belirleniyordur.

Bir de isvecte, almanyada, avusturyada vb de asiri kar oldugunda ucuslar iptal ediliyor. Bu 3 ulkede de basima geldi bunlar. Isvecte fenaydi zaten, hlimanina bile ulasmak imkansizdi. Trenler bile stockholmden sonra calismiyordu vb.

Kisaca bir sehrin normalde aldigindan daha fazla kar yagisi olunca her yerde kaos oluyor, sirf istanbula ozel degil. Yollarin acik tutulmasi ayri mesele ama suruculer ne kadar bilincli? Surucu "ay alti ustu 5gun kar yagacak diye kis lastigi mi alayim" diye dusunurde belediye de elbette "5 gun icin bisuu yeni kar araci mi alayim?" diye dusunur.
Yani neyse oyle iste.

sorun uçakta ya da havayollarında değil. örneğin ataturk havalimanına saatte 60 uçak iniyorsa, pist temizleme ve de yağıştan ötürü bu sayının 30 a indirileceğini açıklıyor dhmi. Dolayısıyla havayolu şirketlerine de uçuş sayılarını yarıya düşürmeleri gerektiğini söylüyor. havayolları doluluğu en düşük uçuşlardan başlayıp, 1 yıl öncesinden planlanmış olan uçuşlarından yarısını iptal etmek zorunda kalınca yolcular birikmeye başlıyor. sonra kartopu etkisi gösteriyor.


Burada suçlu pisti bir türlü açık tutamayan dhmi. pistler hızlı bi şekilde temizlense hiç bir sorun olmayacak. yolcu ise bak diğer uçaklar kalkıyor benim uçağım niye kalkmıyor diyerek havayolunu suçluyor. olay bu.

@acemi
pisti insanlar ellerinde kürekle temizlemiyorlar, kaldı ki ben nasıl karda işe gidiyorsam, pilot nasıl uçağın koltuğuna geçiyorsa, yolcu nasıl havalimanında oluyorsa onlar da gidecekler. herkes alaska'da yaşıyormuşuz psikolojisine girdi :)


konuya döneyim cevaba cevap olmasın sonra. dhmi'nin daha çok makine, daha çok teknoloji, daha çok planlama ile çözebileceği basit bir konu ama ne de olsa senede 2 kere oluyor diye sallayan yok. olan havayollarına ve de yolculara oluyor.

Norveç'te kaç uçak kalkıyor ki sorun yaşasınlar. Komik olur karşılaştırmak

abi pist karlı diye inemiyorlarsa ve sonuçta manyak bir para kaybı oluyorsa ben 3. havalimanı pist yapımına teklif vermeye gidiyorum

önce alttaki videoda göreceğimiz asfalttan pist yapıyoruz, drenaj mrenaj 10 numara hazırlıyoruz;
www.youtube.com

sonra pistin kenarlarına şu püskürtücülerden yerleştiriyoruz;
naibuzz.com

kar yağışı başlayınca donma önleyici solüsyonlu suyu basıyoruz piste kar falan tutmuyor, sular da alttan alttan kaybolup gidiyor.

bayilikler verilecektir.
hoooop bak yine oturduğum yerden milyarder oldum.

@kaynaklari etkin kullanamayan iktisatci +1

kar küreme araçarı, apronun temizliği, de-icing işlemi operasyonu çok ciddi şekilde yavaşlatıyor. şirketlere sorsan hiçbiri uçuşunu iptal etmek istemez. çünkü külliyen zarar.

dhmi bu işler için yeni çözümler bulmalı. heathrow havalimanı inceleseler o bile bence güzel bir ders. adamlarda bir karla mücadele ekibi var özel kuvvetler gibi. ha heathrow'da bu büyüklükte kar bile yağmıyor çok uzun zamandır orası ayrı. adamlar kar yağarsa diye önlemini almış durumda. biz ise her sene bu işkenceyi yaşayıp 50. seferde falan ders çıkarıyoruz.

Özet geçiyorum: bu zihniyette devam edilecekse kainatın en büyük havalimanını yapsak ne yazar? Daha şimdikileri yönetemiyoruz. Acaba thy'nin pegasus'un yaptığı zarar daha mı iyi oldu? Dhmi'yi mahkemeye versinler ne diyeyim.

Rusya gibi yerlerde havaalanında yerden ısıtma, alkolleme sistemleri falan oluyor. Norveç'te var mı bilmiyorum ama bu sayede buzsuz inip kalkabiliyorlar. Tabii, İstanbul'a da kursunlar diyebilirsiniz ama İstanbul'daki karlı gün sayısı yatırım maliyetini karşılayacak kadar çok değil. Yılda taş çatlasa 5-7 gün oluyor. Hava yolları şirketlerinin zararı yatırım maliyeti kadar değil. Kendini amorte etmesi çok uzun yıllar alır.

Ha, tabii bir de bizimkilerin saldım çayıra anlayışı eklenince daha güzel oluyor.

arkadaşlar sıkıntı sadece pistin temiz olup olmaması değil.

pistler cat-iii olmadığı için kar yağışı sırasında görüşten dolayı pas geçiliyor.
bir de de-ice yapıldıktan sonra belli bir sürede kalkman lazım. bu yüzden çok fazla slot verilemiyor. bu gibi nedenlerden dolayı dhmi kapasiteyi düşürmek zorunda kalıyor. o yüzden yüzlerce sefer iptal ediliyor. sadece kar küreme aracıyla çözülecek iş değil bu. 3. havalimanına cat-iii olacak şekilde radyo seyrüsefer aletleri koyarlar, de-ice operasyonunu da iyileştirirlerse bu kadar fazla aksamaz diye düşünüyorum. ama elbette yine aksayacak. bu işin doğası böyle. amerika'da da şu anda yüzlerce iptal var aynı şekilde bir kar fırtınası nedeniyle.

tel aviv'e giderim ben olsam

Tel aviv bence de.
Israili guzelce gezersin. Urdun'de petraya da gecersin.

Hangi belge?? Ve hangi tur vize? Oturma izniyse evet noter onayli tercume, diger turlu belgeler direkt turkce.

Dogum belgesi vb cok dilli zaten kendiliginden.

kasım ayında aldım. c turist vizesiydi. özellikle belirtilmiyorsa noter-tercüman çevirisine gerek yok. ama şu garantörlük belgesi (gerekliyse) noterden alınması gerekiyor, belgeyi kendin çevirebilirsin.

Garantorluk belgesi (yani davetiye) zaten avusturyadaki tanidiktan gelmiyor mu?? O zaman otomatik olarak almanca.
Anne-baba garantor oluyorsa yine gerekmiyor noter onayli ceviri filan. Yazsinlar turkce versinler.

notersiz ingilizce şekilde belge verdim. mail gönderdiler, belgeniz eksik diye. ailenin garantör olduğu durumda, garantörlük belgesi türkçe şekilde noterden alınıp, ingilizceye çevirilecek. o şekilde aldım vizeyi.

@mrsmoon

Ilginc olmus. Avusturya neden ingilizce istesin ki, almanca ister. Avustralya olsa anlarim bir nebze.

Benim ailemde kimse hicnir noter onayli ya da cevirili belge goturmeden yillardir takir takir aliyor vize.

@kuehles blondes

belgelerin ingilizce olması bir prosedür olduğundan değil bence, ülkenin resmi dili olması şartı yok ama en azından anlaşılabilsin diye karşı tarafta. bir de ben kültürel vize/c vizesi aldım. bir proje için orada olacaktım dolayısıyla, aile ziyareti daha farklıdır diye düşünüyorum. bir kurum beni davet etti, aile üyesi değil. bir de her şeyden farklı olarak öğrenci olunca işin içine garantörünü ve onun yeterliliğini kanıtlama meselesi giriyor. neredeyse her ülkenin böyle talepleri var.

Avusturyada yasadigim icin ailem ve arkadaslarim surekli avusturya konsoloslugundsn vize aliyor.

Ögrenci oldugum icin kimseye sponsor olamiyorum. Yani aile üyesini davet ediyorum gibi bir muhabbet yok.
Turistik vize icin noter onayli ceviri istenmiyor. Gercekten avusturya istemiyor. türk anne baba imzali ingilizce metin olunca belki dikkat etmislerdir buna.

Anne baba sponsor oluyorsa dilekce yaninda ve mal varligi/bordro vb gelir göstermek yeter.
"Kizimiz/oglumuz Xin masraflarini ailesi olarak biz karsilicaz, ekte nasil karsilayacagimiza dair belgeleri bulabilirsinkz" bunun gibi bir sey.

Turistik vize icin avusturyaya hicbir belge gitmiyor cünkü, hepsi trdeki memurlar tarafindan bakiliyor. Ilk etapta da vfsdekiler kontrol ediyor.

Yine de bir aksilik cikmasi ihtimaline karsi son dkda basvurmamak her zaman en iyisi.

cevaplar icin tesekkurler.

aile garantor degil kendi isletmem var, turist vizesine basvuruyorum bireysel. faaliyet belgesi falan istiyorlar. Vfs'de istenen belgelerde ingilizce veya almanca getirin denmiso yuzden kafam karisti. aradim cevap da vermediler. belge eksik olmasi durumunda tamamlaniyor degil mi sure disinda bir sikinti yaratmazlar?

@kuehles blondes :D

haklısın ben de sen öyle söylediğin için ve internette okuduğum birkaç yoruma dayanarak noterden almadan, bir ingilizce metini babamın ağzından yazıp imzalattım. ehliyet fotokopisiyle götürdüm. benim gittiğim proje ekibinde 8 türk öğrenci daha vardı. hepimizin belgesi vfs'den çevirildi, garantör belgesi noterden alınacak diye :) tercüman çevirisine gerek yok ama garantörünüzle notere gitmek zorundasınız. vfsyi arayıp bu belge eksik demişsiniz ama gerekli olduğu belirtilmemiş dediğimde, yanlış bilgilendirilmişsiniz garantör belgeleri noterden alınmalı demişti hatun. belçika'da ise garantörlük belgesini gidip konsolosluktan, fransızca bir belge olarak alıp dolduruyorsun aile üyesiyle mesela. notersiz bir şeysiz. değişebiliyor, zamanla da değişebiliyor demek ki.

neyse sana özelden yazdım @groove bu kısımlarla senin alakan yok :)

Düz koysaydın keşke ehehe.

metroda kendi kendine "farkında değilmişim gibi çek" mi yaptın. tatsız

bira içip muhabbet edilecek adam tipi var.

Hahah kiss konserine mi gitsek napsak :D

ben yaptırcam dreadlock, yaptırma sen, olmaz bana ne

@devilred tamam duzelttim.
@naberabi haha uzaklara bakinca nasil oluyormus diye merak etmistim de.

şapşik

düzadam

en sevdiğim arkadaş tipi çok samimisiniz lan

46 tane midye yiyebilecek bir kapasite.

Saçlar güzel,kalsın bence böyle. :)

Tam bir "hasta olunca çorba yapcak arkadaş" tipi insan :)

@nun
medikal malzemeler hakkında bilgim var vefakat cok mesakkatlıs bir is .hastanelere satmak ıstersen barkot cıkartman lazım, ihalede en iyi fiyatı vermen lazım.

bireysel satısta olabilir ama onda da sağlık bakanlıgı onayı lazım.

Ben daha cok getir-sat-unut tarzı urunlerın pesındeyım.

Oo LCL styleee.

Medikal biraz sikintili sanki ama ben DIY insanlari icin el matkabi vb urunler getirebilirdim.

bazı insanlar karton bardak makinesi, plastik granul makinesi gibi sanayi makinelerini 4-5 katına satıyorlar. genelde işten anlamayan, dil bilmeyen acemi esnaf alıyor.

kişiye değil de endüstriye satılacak şeyler de kazanç daha yüksek.

ifşada hafızaya atıyorlar sonradan duyuruları bahane edip yürüyorlar
zirve falan olursa orada buluşuyorlar

İkisi de evet.

yok. hiç umrumda olmaz.

hayır. kendi adıma.

1- yoo olmuyor. çıkarsa çıksın.
2- erkek arkadaşım var. kimseyle tanışıp kaynaşmıyorum ben. duyuru insanlarla kaynaşacağım en son ortamdır herhalde.

1- oluyor ama burada asiri gizli seyler sormuyorum zaten. (Baska nickim yok)

2- ben ydisindayim cevap veremicem. Ama illa sevismek olarak dusunmemek lazim. Bi kullaniciyi (hemcinsim, ben de heteroseksuelim zaten) cok sempatik buldum mesela, sohbet etme istegim geldi, kahve icmeye gidelim mi dedim mesela.

1. çok tanıdık var ama pek umrumda değil, hatta hiç değil.
2. dışarıda her muhabbet ettiğin insanla sevişiyor musun? bu da öyle bir şey.

1. Umrumda olmuyor çünkü çevremde burada takılan kişi yok, buranın varlığından bile bihaberler.
2. Öyle mi yapıyorlar? Bize öyle bir bilgi gelmedi.

1. yok yaw, bakarsa baksın. scotty pazarlama a.ş görür en fazla.
2. ağır asosyal ve narsisistim. birinin benimle kaynaşacağını düşünmüyorum açıkçası.

1- Günlük hayatta insanlarla paylaşmayacağım bir şeyi burada da paylaşmıyorum. Bir şeyi burada yazıyorsam, insanların yüzüne de söyleyebilirim/söylüyorum demektir.

2- Evet.

beğendiysem maşşallah deyip geçiyorum.

internet ortamındaki kıza asılan 99 tip elemanı dusunuyorum.

1. Benim babam buralarda takılıyor zaten biliyodur nickimi duyuru açtıktan sonra da silerim bu yüzden. Yorumları da görsün napalım. Selam babiş.
2. Benim zaten sevgilim var onun dışında aa ne tatlı biriymiş bu da böyleymiş şöyleymiş diye merakımı gideriyorum sadece

çekinecek tanıdık yok, onun dışında çekineceğim de bir şey yazmıyorum.

öyle birine yazmayı da düşünmedim hiç.

1. oha çok fena olur, bütün cinsel hayatım burda gkfjsj

2. duyurudan tanışıp buluşup veya seviştiğim kimse yok.

1. Nö.

2. Nö. Öyle bir durum olsa bile, atıyorum hoş biri bana yazsa mesela görüşmem zaten. İnternetten tanışma meselesine hala sıcak bakamıyorum çünkü. Olduğunu da pek zannetmiyorum.

1. yok. çünkü çekineceğim şeyleri yazmıyorum da sormuyorum da. düzenli aralıklarla da temizlik yaparım.

2. olanlar oldu da ifşa sonrası olmadı hiç.

1. baksın nolacak. millet sosyal medya'da saçma sapan şeyler paylaşıyor böyle haberim yokmuş gibi çekler falan, kendi yazdıklarımdan, düşüncelerimden niye utanayım ki.

2. valla güzel kızlar istiyorsa zaten sevişiyordur buraya kalmazlar. çirkin erkeklerle çirkin kızlar sevişiyordur bence. tipten bağımsız ezikler ise öyle kalıyorlar yine.

1.yok
2.yok

Benim nickimi görenler benim olduğumu anlıyor genelde. Lisedeki lakabımı kullandım maalesef nick alırken. Sevdiğimi ilan ederken falan görür tanır diye belki çocukluk işte:):) 1. yani sorun olmaz
2. Ben muhabbet olsun diye şettim. Kimseye yürümek için mesaj atmadım. Kimseden de mesaj almadım. Tipimin üstünden espri döner biri mesaj atar lan şen şu değil misin diye ifşa ettim kendimi. Öyle sevişme vs. olmadı.

1- tanıdık yok. (aşırı rahatlatıcı)

2-sanmıyorum en azından ben öyle düşünerek yapmıyorum. salak saçma fotoğraflarımı atabiliyorum mesela :D

1-biz çirkin erkekler olarak zaten ifşa yapmıyoruz
2-ooov neler dönüyodur kim bilir hacı yani şimdi bakıyorum fotolara kızların hepsi güzel
Foto paylaşan bebelerde yakışıklı hayat bunlara güzel aga çok da şeyetmemek lazım ,
hikmetinden sual olmaz çok kafana takmıcan sıyırırsın

1- Hayır hiç düşünmüyorum.
2- Neler yapıyoruz tahmin bile edemezsin. Allah'a şirk koşsan daha iyi.

ben seviştim bi kere

true story ;) umudunuzu yitirmeyin çalışın gençler :)

Hayatinin yarisini burada gecirip burayi cok da umursamadigini soyleyen hastalara inanma.

kasıla kasıla poz kesenlerle dolu burası. samimiyetini takdir ediyorum birader.

eğlenceli tip +1

kaçıncı kadehten sonra bu? :)

teomanın kilo almış hali

Neeggoydunlangafana sfghklş

jaısfaskflasşas direkt şu geldi aklıma

www.youtube.com

süper poz, 10 puan

Bunlar nasıl arkadaş ortamları böyle

Hizliresim linki koymayinca goremiyoruz :(

tatlişko :)

aha tanıdık

yalın

çok tatlısın <3 :*

bodrum masalındaki eleman la bu yalın değil :)